Keşke hayatta iken görebilseydi ne kadar çok seveni olduğunu!..
Ona saygı duyanları, hayran olanları, “Hasan abi” diye ağlayanları, gözünün ucuyla süzme
şansı bulabilseydi keşke.
Ama ölümle yaşamı, doğru ile yalanı ayırmak mümkün olmuyor öyle her istediğinde.
Gidiyorsun, değerin gittikten sonra anlaşılıyor.
* * *
Zaman hızla akıyor.
Bugün onu yitirdiğimizin haftasındayız.
Sıram geldi ve bu benim borcum.
Hasan Doğan’a Türk futbolunda sağladığı güven ortamı için teşekkür ediyorum.
“Nur içinde yat” diyorum.
Ama eklemeden de edemiyorum;
“Umarım gözün arkada kalmaz değerli başkan...”
Yandı gülüm keten helva
Futbolu yönlendirdiğini düşünenlerin en büyük kaygısı, siyaset arenasında yaşanan bulanıklığın federasyon seçimine de yansıma olasılığı. Sürecin
hemen başlamasını istemeleri bu yüzden. Amaç, son seçimde sergilenen ortak iradeyi korumak ve Hasan Doğan’ın mirasını yıpratmadan yola devam etmek.
Ve bunu Anayasa Mahkemesi’nin AKP ile ilgili kapatma davası kararından önce gerçekleştirmek. Teoride kolay, pratikte zor bir hamle. Öncelikle şunun altını
çizelim: Sırtını siyasete dayamış ve futbolda söz sahibi olmuş bazı odaklar, ne pahasına olursa olsun kontrolü kaybetmek istemeyecektir. Dolayısıyla mevcut yönetim içinden çıkacak
bir başkan adayı yeğlenecektir. Bu şu demektir; Emanet, Doğan’ın çalışma arkadaşlarından birine kalacaktır. Bu göreve yakın görünen bir kaç yönetici sayabiliriz.
Başkanvekilleri Mahmut Özgener ve Lütfi Arıboğan’ın yanı sıra, Levent Kızıl’a da potansiyel başkan adayı diyebiliriz. Unutmadan...
Her dönem her siyasetçiye yakın olma sanatı sergileyen ve rahmetli Hasan Doğan’ın son dönemlerde hiç hazzetmediği Serdar Güzelaydın ile kareyi
tamamlayabiliriz! Peki ya içeride uzlaşma sağlanamazsa? İşte o zaman yandı gülüm keten helva!
Veya AKP kapatılırsa?
Seyreyleyin iktidar kavgasını!
Liste uzar ve “Haluk Ulusoy, Şenes Erzik, Ali Doğan, Ayhan Bermek, Melih Gökçek, Hamdi Akın...” diye başlar dedikodu kazanı kaynamaya!
Sonrası mı? Sahi, sonrası kimin umurunda?.. Ama bir, ama üç ay içinde Futbol Federasyonu olağanüstü toplanacak.
Yasaya göre bu toplantıda vefat eden başkanın yerine seçim yapılacak.
Mevcut 14 kişilik yönetim kurulunun yenilenmesiyle ilgili bir zorunluluk söz konusu değil.
Yeni başkan, Hasan Doğan’ın ekibinden çıkarsa sorun yok.
Ama dışarıdan biri “ben federasyon başkanı olacağım” der ve genel kurul da bunu kabul ederse... Düşünsenize; yalnız bir başkan tanımadığı, bilmediği,
istemediği insanlarla Türk futbolunu aldığı noktadan ileri götürmeye çalışacak.
Bu mümkün mü? Asla.
Doğan’ın vefatından sonra onun ricasıyla yönetime giren bazı isimler daha şimdiden işlerinin başına dönmeyi düşünse de, kalanlar “Ben istifa etmem.
4 yıllığına seçildim” diye diretirse, kimse müdahale edemez.
Anlayacağınız karışık bir durum.
Ya “Biz Hasan Doğan ile geldik onunla gideriz” demeleri beklenecek.
Ya da futbol arenası yine unutmaya çalıştığımız eski günlerine geri dönecek.
Sorumluluk geride kalanlarda!
Başkent Kulisi / GTK, Arıcı ve Kaplan
Abdurrahman Arıcı ve İlhami Kaplan isimleri size bir şey anımsatıyor mu?
Camiayı yakından tanıyanlar iyi bilir. Arıcı bir dönem MHK üyeliği yapmıştı.
Şimdi AKP Antalya Milletvekili.
Kaplan aynı yıllarda üst klasman hakemiydi.
Bir arada anılma nedenleri ise çok ilginç.
2 binli yılların başıydı.
Kurul üyesi Arıcı’nın, hakem sınav sorularını Kaplan’a verdiği ortaya çıkmış, ardından görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
İlhami Kaplan da kısa bir süre sonra hakemliği bırakmıştı.
Şimdi ikisi de Süper Lig gözlemci kadrosunda.
GTK’nın hafta başında açıkladığı listede 12 yeni isim yer alırken geçen yılki kadrodan bazı gözlemciler liste dışı kaldı.
Örneğin Sadık Deda, Lale Orta ve Serdar Çakır. Deda ve Orta 2. lig gözlemciliğine düşürüldü.
Çakır ise hiç bir listede yok. Ortak yönleri ise Haluk Ulusoy’a yakınlıkları.
Kimse kimseyi kandırmasın, aptal yerine de koymaya kalkmasın.
Bu zihniyet ve bu ayrımcılık devam ettiği sürece ne futbol, ne hakemlik ne de gözlemcilik kurtulur.
Ve bu kavga daha çok su götürür!