Yattara bu. Kimi zaman sorumsuzluğu ile adından söz ettiriyor. Kimi zaman hem oynuyor, hem oynatıyor. O takımını ateşlemese Trabzonspor’un kımıldayacak mecali, golü düşünecek hali yoktu dün akşam.
Tanrı yetenek vermiş, ama nasıl kullanacağına karışmam demiş. İşte o Yattara ikinci yarının başlarında tribüne oynamaya başlayıp Kotchoni’nin tekmesini yiyinceye kadar sahanın en iyisiydi. Kart göstermemek adına zaman zaman sertliğe izin veren hakem Hakan Özkan’ın bu pozisyonu es geçmesi maçın en çok tartışılacak pozisyonuydu. Gineli’nin 7 asistinden ikisinin golle sonuçlanması ise skora yaptığı katkının göstergesiydi.
Maç öncesi önemli futbolcularını “isyanın” bedeli olarak kadro dışı bırakan Denizlispor tek forvet oynuyor gibi görünmesine karşın Musa, Fatih ve Serhat gibi isimlerle hücumda çok çabuk çoğalıp Trabzonspor savunmasını güç anlar yaşattığı dönemde kalesinde golü gördü. Gol takımın psikoloijisini, dolayısıyla disiplinini bozdu.
Taraftar mutlu!
Rakibin arka alanda bıraktığı boşlukları Yattara, Barış ve Umut ile kullanma fırsatı bulan ev sahibi ekip ikinci yarının başında bulduğu şık golle rahatladı.
Farkı artıracak pozisyonlar buldu ancak Ayman’ın son vuruşlardaki beceriksizliği buna engel oldu. Ligin kalan haftalar için en hedefsiz iki takımının mücadelesinde mevcut kadroların yetersizliğini dikkate aldığınızda, futbol adına daha fazlasını istemek gerçekçi bir beklenti olamazdı.
Trabzonspor dün akşam taraftarını mutlu etti. Ancak ortaya koyduğu futbol için aynı şeyleri söymememiz mümkün değildi.
Stamford’da tarih yazmak
Chelsea galibiyetiyle gurur duyanların sayısı Fenerbahçelileri ikiye katladıysa maç günü “Ben de Fenerbahçeliyim” diyen Selahattin Beyazıt ve ona “Ebedi dostluğun içini doldurduğu” için teşekkür eden sarı-lacivertli kulübün yarattığı sinerjinin başarıda katkısı olduğuna inananlardanım.
Rüya gerçek olmalı
Gelelim rövanşa.
Salı gününe dek, Fenerbahçe’nin nasıl oynarsa yarı finali görebileceği konusunda tefrikalar yazılacak.
Zico’nun yol göstereni, ders vereni çok olacak.
Roberto Carlos ve Gökhan Gönül’ün katılımıyla final yolunun yarılanacağını savunanlar çıkacak.
Her fikre saygımız var. Ancak şu da bir gerçek.
İngilizler bu defa Kadıköy’deki yanlışları tekrarlamayacak. Çantada keklik gördükleri rakibi daha ciddiye alacak, silahlarını sonuç alacak biçimde kullanmaya çalışacak..
Ve İspanyolların yaşadığı kabusu görmemek için “Chelsea” gibi oynayacak.
Yani, Londra’da Volkan’ın olağanüstü performansı, Aurelio’nun insan üstü çabası, Kazım ya da Deivid’in becerisi turu getirmeye yetmeyecek.
Moskova hedefi için oyun disiplininden kopmayan bir takım, inançlı onbir yürek, onları motive edecek milyonlarca insanın pozitif enerjisi, çokça şans ve Tanrı’nın yardımı gerekecek.
Yeter ki, “Biz görevimizi yerine getirdik. Buraya kadarmış” pişmanlığı yaşatacak fantezilerin cazibesine kapılmayalım.
Yıldırım’ın kehaneti
Henüz Beşiktaş -İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçı oynanmamış. Siyah-beyazlı takım fikstür avantajına bakılarak şampiyonluğun en güçlü adayı ilan edilmiş. Medya sıralamayı da yapmış;
“Şampiyon Beşiktaş, ikinci Fenerbahçe, üçüncü Galatasaray, dördüncü Sivasspor.”
O günlerde Aziz Yıldırım yakınlarına ilginç bir tahminde bulunmuş;
“Bana göre Fener’in şampiyonluk şansı yüzde elli. Galatasaray’ın yüzde kırk. Sivasspor’un yüzde on...”
Yıldırım’ı dinleyenler şaşkın.
“Ya Beşiktaş” diyecek olmuşlar...
Yıldırım gülümsemiş.
Öyle ya Beşiktaş’ın Belediyespor’a kaybedeceği kimin aklına gelir... Ardından İnönü’de bir derbi maçı var ki!..
Ligin bitimine iki ay kala siyah-beyazlıları kürsü dışı bırakan Yıldırım’ın bu sözleri, duygusallığına verilmiş.
Aradan on gün geçmiş.
O sohbette bulunan dostlarından biri Beşiktaş maçından sonra Aziz Yıldırım’ın yanına yaklaşıp kulağına fısıldamış;
“Başkan sen hakikaten inanılmazsın...”
Bugünkü tablo ortada. Önümüzde ise 6 hafta daha var. Bakalım Yıldırım’ın kehaneti tutacak, Beşiktaş Avrupa’yı ucundan da olsa yakalayabilecek mi?
Biraz özen lütfen
Futbol Federasyonu’nun internet sitesinin ana sayfasında hâlâ o fotoğraf duruyor.
Hani seçim kazanmanın (!) heyecanıyla çektirilen tarihi kare var ya.
Düzensiz, rahatsız edici, dahası kurumsal kişiliği ile örtüşmeyen bir görüntü.
Federasyon yönetim kurulu 15 Şubat’tan bu yana benim bildiğim birkaç kez toplandı.
Hem de tam kadro.
Çok mu zor 15 kişinin özenli çekilmiş bir fotoğrafının oraya konması?
Boyunlarda delege kartları, kiminin ceketi iliksiz, kimi karenin dışına taşmış, kırmızı platform üzerindeki bu tablonun arşive taşınma vakti gelmedi mi?
Unutmayın o siteyi sadece gazeteciler ziyaret etmiyor!..
Bir tık, FIFA Başkanı Blatter’in de önünde.
Yönetmek değil, yönetici olmak
Sorunlara çözüm üretmek pratik zeka, deneyim ve kararlılık gerektiriyor.
Böyle olunca da gereksiz yere mağdur edilen insanların yüzü gülüyor.
Geçenlerde Bank Asya 1. Ligi’nde görev alan hakemlerin “tasarruf” gerekçesiyle maçlara uçak yerine otobüsle gittiklerini öğrendim.
Yüzlerce kilometre yol yapıp müsabakadan birkaç saat önce oteline yerleşen hakemin halini bir düşünsenize?..
Sıkıntıyı Futbol Federasyonu Başkanvekili Mahmut Özgener ile konuşurken, “Dur bakalım, neymiş işin aslı” dedi.
Sevgili Mahmut ertesi gün aradı ve hakemlere müjdeyi verdi;
“Evet yıllardır böyle bir uygulama varmış. 500 kilometrenin üzerine özel izinle uçak kullanılıyormuş. Onu da bazıları kendi kafasına göre kaldırmış. Hasan başkanla konuştuk, talimat verdi, sorun halledildi. Önümüzdeki haftadan itibaren 1. lig hakemleri maçlara uçak kullanarak gidecek. Haberin olsun.”
Çok basit bir konu, iyi niyetli diyalogla iki günde çözülüverdi.
Karşılığı mı?
Hakem kardeşlerimizin, Hasan Doğan ve Özgener’e bir teşekkürü yeterlidir sanırım!