Adnan Polat’ın “devrilmesinde” anlaşılamayan nokta nedir?..
Başkandaki kamikaze sendromu!
“Her şey ortadaydı, Polat nasıl farkına varıp seçime gitmedi” değil mi?
Bile bile lades yani.
Satır indi. Hem azlettiler, hem bir yıl seçilme şansını kaybetti. Bir daha da kolay kolay dönemez. Oysa bir erken seçimde hem tarihe geçmeyecekti (!) hem de tekrar kazanma ihtimali bile vardı.
Adnan Polat bir çılgın mı?
Durumu kavramaktan mı acizdi?
Basireti mi bağlandı?
Bence hiçbiri...
* * *
Önce “siyasete” sonra “Derin Galatasaray’a” karşı gömleğinin düğmelerini yırtarak karşı çıkmanın ve Tianenmen Meydanı’nda tankları durduran Çinli vatansever gibi ülkesindeki ve kulübündeki egemen güçlerin keyfi baskılarını ortaya koymanın cansiperane bir yoluydu bu.
Birileri yanacaktı ki, duman ve alev görünsün.
Birilerine haksızlık yapılacaktı ki, haksızlık yapacak kadar güçlü odaklar ortaya çıksın.
Bilinen, ama görmezden gelinen ülke ve Galatasaray manzarası buydu:
Galatasaray Başkanı bile olsan, ya boyun eğeceksin ya cezalandırılacaksın.
Adnan Polat kendini yakarak anlaşılır hale getirdi meseleyi.
* * *
İktidarla “papaz olmanın” bedeli vardı elbet!..
Hem de iktidarın “stat yaptık” diye oy toplamaya niyetlendiği günün ertesinde, bakanlara/milletvekillerine açıklamalarından dolayı sitem etmek her babayiğidin göze alacağı bir şey değildi.
İktidarla papaz olan kendi insanını gözden çıkaran Galatasaraylılar’ı da tahmin ediyordu mutlaka. Hatta onlara da “gider” yaparak sırtını Galatasaray üyelerine vermek istedi Polat.
Yanıldığı nokta, Galatasaray genel kurul üyelerinin “baskıyla”, “vesayetle” sorunu yoktu. Sadece Galatasaray’a kim sahip olacak sorusuna yanıt aranıyordu.
* * *
Başkan Polat, kıvırıp kazasız belasız “seçim kaybederek” gitmek yerine “infaz” edilmeyi göze alıp gelecek Galatasaray nesillerine çok önemli iki zarf bıraktı:
Benzer durumlarda okunacak iki zarf...
Birincisi, “siyasetçilere rağmen” kulüp başkanı kalınamıyor artık Türkiye’de... Her sivil organizasyonda siyasetçilerin eli ve gözü var; kendileri ile ters düşen adam istemiyorlar.
İkincisi, Galatasaray hiçbir zaman kitlelerin kulübü olmadığı gibi bundan sonra da özel bir grubun “hobisi” olarak kalacak.
Yeni Adnan Polat’lar çıkmazsa ki, çıkma ihtimali çok zor; ipler her zaman ufak bir azınlığın elinde olacak.
Lise bir “şifre”...
Tapu ellerinde. Taraftar “dekor”.
Galatasaray’ın formatı bu.
Ve Adnan Polat kendisini feda edip bu formatın elle tutulur hale gelmesini sağladı.
Az buz iş mi yaptı?
Çılgınlık, acz veya basiret bağlanması değildi bence...
Resmen fedakârlıktı.
NOT: Bir önceki Ters Köşe’de Sayın Faruk Süren’in “Halktan para hortumladık, SPK göz yumdu” açıklamasını eleştirmiştim. Sayın Süren her zamanki nezaketiyle aradı ve “Biz dediğim Galatasaray’dı, ben ve benim yönetimim değil” açıklamasını yaptı. Gerçi SPK da benim gibi yanlış anlamış ve sayın Süren’den açıklama istemiş ama yine de hata... Düzeltirim. Ve Sayın Süren’e yaptığım tüm eleştirileri “hortumlayan” yönetime ve başkana devrederim.