Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pekin’de Türk Sporu’nun ensesine kar yağınca, dört senedir futbol tribünlerinde aylaklık eden “Ağustos Böcekleri” çıktı ortaya

Kim demiş Olimpiyat’ta mahvolduk diye?   Tam tersine.
Kendimize geldik. Nereye gittiğimiz anladık!
Hatta “eyyamcıları”, “korkakları” ve “fikirsizleri” bile kazandık.
Boşuna dememişler “bir musibet, bin nasihatten iyidir” diye.
Her felaket kendi çözümüyle birlikte geliyor işte.
Pekin’de Türk Sporu’nun ensesine kar yağınca, dört senedir futbol tribünlerinde aylaklık eden “Ağustos Böcekleri” çıktı ortaya.
“Cır cır cır”!
Bu bile “kulaklarının üzerine yatmalarından” evladır.
Ağustos Böceği de lazımdır Doğa’ya.
* * *
Ne çok biliyorlar da, söylemiyorlarmış.
Vatanı, milleti, sporu kurtaracak ne dahiyane fikirleri varmış.
Meğer her biri kahramanmış...
Dikildiler koskoca Hükümet’in, bakanın, genel müdürün karşısına!..
2002 seçimlerinden bu yana Türk Sporu halı gibi silkelenirken, tepeden tırnağa yeni ve “makbul”  kadrolara teslim edilirken, “bilen adamlar” kızağa çekilirken çıt çıkarmayanlar, bugün bakanı/ genel müdürü istifaya çağırıyorlar... Hatta Milli Eğitim Bakanı’nı.
Olsun... Hiç olmazsa Pekin Ağustos’unda geldi akılları başlarına.
* * *
Lakin bu “vatansever” arkadaşlardan bir ricam var:
Bugüne kadar yaptıkları “uyarılar ve eleştirileri” de dahiyane fikirlerinin dosyasına ataşlasınlar.
Bakalım, Futbol Federasyonu’nu ele geçirmek için belediyelerin futbola balıklama dalmasına göz yuman hatta teşvik eden siyasete ne direnç göstermişler.
Ki, o belediyelerin kapı dışarı ettiği amatörlerdi olimpiyata gidecek olanlar.
Bakalım, taraftarı oldukları kulüplerden Devlet’in  spor teşkilatına kadar her spor birimi devşirme sporcu çözümüne yatarken, itiraz etmişler mi?
O devşirmelerdi yetenekli Anadolu gençlerinin önünü kesen.
Uyumsuz ve muhalif sporcular ya dopingle yakalanıp ya da tuhaf cezalar alırken,  yöneticiler/teknik adamlar sürgünlere/eylemsizliğe mahkum edilirken, federasyonlardan ağır kokular yükselirken hangi birini gündeme getirmişler bakalım? 
Bu suskunluklarıydı, yanlış yoldakileri cesaretlendiren.
Bakalım, bu ülkenin sporuna hayatını vermiş “tecrübeler” ıskartaya çıkarılıp yerlerine badem bıyıklı “kıymetler” konurken ses çıkarmışlar mı?
Adaletsizliğin daniskası olduğunu bilmiyorlar mıydı böyle “üç maymun” durumlarının?
Milli eğitimin tedrisatına “abdest suyundaki şifa” girerken bir şey demişler mi ki, beden eğitimi derslerinden şikayet edebilmekteler?
Ucuz kahramanlık sıktı artık.
H     H     H
Biz direndik.
Bugün, “olimpik hezimet” ile somutlaşan gidişata işaret ettik.
Belki genel müdürü, spor bakanlarımızı kırdık. Düşman kazandık, ahbap çavuş kaybettik, mahkemeye verildik ama “en iyi dost” bizdik!..
Çünkü doğru söyledik.
Biz dediğim, “bir elin parmaklarını” geçmeyen spor akılları.
Yine bir elin parmakları kadar bu ülkenin gururlu bürokratları.
Bir o kadar sporcu...
Bir o kadar spor adamı.
Bugünün kahramanları, o sıralarda spor politikalarını ve “uygulayıcılarını” övmekle meşguldüler.
Ya da Alex’in saçıyla, Delgado’nun transferiyle, Hakan Şükür’un kutsal kariyeriyle uğraşmaktan vakit bulamadılar.
Kim bilir, belki de tırstılar.
Niye dehşete kapılıyorlar şimdi?
Türkiye’nin spor bilincini değiştirip,  sporcu kimyasını “Büyük Ortadoğu”ya uydurmak için yola çıkan siyaset, elbette bozduğunun yerine yenisini koymaya çalışırken tökezleyecekti.
Ray değiştiren Türk Sporu’na ses çıkarmayacaksın; sonuçlarına “cır cır” edeceksin.
Biz bu kadarına razıyız da...
Alemi kör, herkesi sağır sanmasalar.