Futbolcu dediğin Arda gibi “problem” yaratmalı!.. Evet, Arda resmen problem yarattı durduk yerde. Aşmak için neredeyse referanduma gidecekti Türkiye.
Lakin “tatlı dert” derler ya... İşte öyle. Çözmeyi bir kenara bırakın; sahip olması bile heyecanlı, gurur kaynağı.
Dönsün mü Arda?
Avrupa’da mı kalsın?..
Kendi bilir ama bizim önümüze böyle bir “soru” koyduğu için kendisine teşekkür etmemiz lazım.
* * *
UEFA kupalı Atletico Madrid’de arap atı gibi sonradan açılan ve kendini kanıtlayıp adını “vazgeçilmezler” arasına yazdıran Arda, neden Galatasaray’a dönmeyi ölçüp biçiyor peki?
Dostluk mu kuramıyor, yemekleri beğenmedi, dil sorunu mu çekiyor?
Hayır...
Rivayete göre evlenmeyi düşünüyor ve müstakbel eşi Türkiye’de yaşamayı tercih ediyor.
Saygı duymak gerekiyor. Futbol beş sene sonra bitiyor, evlilik ömür boyu.
Dikiş tutturamadığı için dönmeye çalışsa daha mı güzeldi.
* * *
Öte yandan, futbolda Anadolu topraklarından eski kıtaya ihraç kalemimiz bir elin parmaklarını geçmiyor.
Avrupa’ya giden değil, gidip de başarılı olan.
Arda tam bu klasmana demir atmışken, Avrupa’nın tadını çıkarıp parasını toplamadan ve kariyerini zirvelere taşımadan dönerse kimin içi cız etmez ki?
* * *
Bir de Galatasaray boyutu var tabi...
Resmen Süper Lig standartlarını aşan bir takım kurdu Galatasaray.
Demek ki, niyeti Şampiyonlar Ligi.
Tam da Fatih Terim hocaya yakışan bir hedef daha önce başardığını aşmak. Yapılmamışın peşinde koşmak.
Duvarındaki yazıyı hatırlayın:
“Bu odada imkansız diye bir şey yoktur, mucizeler zaman alır”!..
Bonservisinde 25 milyon yazan Arda, imkansız gibi görünüyor.
Hallolursa sıra “mucize”ye geliyor.
* * *
Problemin güzelliği burada...
Arda dönerse, Galatasaray “yerli” kontenjanından bir yıldıza daha sahip olacak. Büyük bir olasılıkla Avrupa’da Galatasaray ile iftihar edeceğiz.
Dönmezse...
Galatasaray’ın planları alt üst olmuyor. Türk futbolu ise Avrupa’da Arda ile iftihar etmeyi sürdürüyor.
Arda’lar ve böyle sorunlarımız çoğalsa keşke.
Mösyö Rober ve Alex
Daha çıraklık devrim. İsviçre’de şampiyona var. Eksik olmasınlar(!) yanlış uçak biletiyle gece yarısı Werbier’e ulaştım. Atladım ilk taksiye. Kravatlı şöförün adı Mösyö Rober... Bana bir otel bul dedim. Git git bitmiyor. Sabah uyandım, Alp’lerin eteğindeyim.
Mösyo Rober’in araba telefonu da var ki, o zamanlar Sakıp Ağa’da bile yok bizim. Arıyorum Mösyo Rober’i, git gel... Her seferi, yalan olmasın yüz Frank gibi. Son model BMW’yi ödüyorum taksitle.
Üç gün geçti, Rober “Eşyalarınızı alın size şampiyona salonunun yanında otel buldum” dedi.
Taksi’nin sahibi, en iyi müşterisini taksiden kurtardı yani.
İnsan adamdı Rober.
Alex gibi!..
Koskoca bir servet kazandığı, daha nice vatandaşının servet kazanacağı “sistem”in, bize pahalıya patlayacağı ikazını yaptı delikanlı gibi:
“Fenerbahçe’nin düzeni bozuk”!..
Gel de “Sen kim oluyorsun Fenerbahçe’ye laf ediyorsun” de bakalım.
“Gençlerin kendisini göstermesine izin vermeyen bir sistem var. Sadece Semih boşluk buldu. Düzen Gökay’ın oynamasına izin vermedi”
Yani...
“Siz bu kafayla çok insanınızı harcar, çok yabancıyı zengin edersiniz”.
Biz söylüyor Fenerbahçe düşmanı oluyorduk, Alex’i duyarlar belki.
Alex’in aldığı para helal diyorlar ya...
Bu ikazı, “alacağı” olsun.
Böyle insanlar çok değil... Yaşıyorsa Mösyo Rober’in kulakları çınlasın.