1982 Anayasası düzeltilmeseydi bugün “oy kullanma hakkına” bile sahip olamayacak Arda, Galatasaray gibi bir takımın kaptanlığı altında ezilir, şaşırır, bocalar mı?..
Tamam; doğuştan yetenekli. Düzgün karakterli. Akıllı. Ağzı laf yapıyor. Çalımın en güzelini atıyor, arabanın en güzelini alıyor.
Ama küçük daha!.. Her biri farklı coğrafyalardan milyonlarca euro’luk egolarla baş etmek kolay mı? Onlarla yönetim arasında köprü olmak?.. Kimi zaman sevimsiz olmayı bile göze almak?
Arda için kolay!
Açıkça yazayım... Bugünkü Galatasaray tablosuna bakınca, kaptanlığı boş verin; yönetim kuruluna alınması lazım Arda Turan’ın.
Şaka değil...
İspatladı.
Galatasaray yönetiminin, kendisine “ihale” ettiği çok ciddi bir krizi, kafa göz yarmadan, kalp kırmadan ve en önemlisi para karşısında eriyip giden değerlerimizi hatırlatarak ne mutlu ki, hepimizi şaşırtarak- aştı.
Düşünsenize...
Aldığınız paranın dört misli bir teklif var sayın Aziz Yıldırım’dan. Üstelik kulübünüz ve kıymetli yöneticileriniz “istemem yan cebime koy” durumunda. Hangi kulüp bu?.. Arda, Lincoln’ün kaptanlığına bozulunca “Florya’nın beş kapısı var” diye kendisine kapıyı gösterenler tarafından yönetilen kulüp. Birkaç ay sonra o Lincoln için “Adam edemedik” itirafı yapanlar tarafından. “Bir yıldızımızı satabiliriz” diye piyasa kızıştıranlar.
Yaşı küçük, ama kalbi büyük Arda’nın.
Koca sezon top oynadı yetmedi, yaz tatilinde de yöneticilerin görevini üstlendi. Üstelik onlardan iyi yaptı.
Son noktaya bakın:
“Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’ye; Arda Turan’ın da Galatasaray’a yakıştığını düşünüyorum” .
Bu lafı edebilen biri, üstelik milyonlarca euro’yu feda ederek söyleyen biri, benim için Galatasaray Yönetimi kadar değerli.
Şimdi transfer maceralarını geçelim. Aziz Yıldırım doğru mu yaptı, Adnan Polat gerektiği gibi mi davrandı, Arda’nın tercihi mantıklı mıydı, bunları bırakalım. Geride kaldı.
Asıl Arda’nın futbol iklimimize getirdiği nostaljik rüzgâra bakalım:
Her türlü forma aşkının paraya tahvil edildiği, aidiyet hissinin ayrıcalık ve dokunulmazlık için kullanılan bir maske haline geldiği, profesyonellik denilen meziyetin çalışma ve disiplinde değil “para pazarlığında” güncellendiği şu devirde rahmetli İslam Çupi ağabeyimizin yazılarından fırlayan bir futbol kahramanıdır sanki Arda.
Arkasında kimse olmasa da yüreğindeki sevgiyle kararını vermiş, uygulamış ve futbol tarihimize geçmiştir.
Bugün olay tazedir. Ebediyete akıp giden her futbol yılında daha da iyi anlaşılacak ve kıymetlenecektir Arda’nın tavrı.
Örnek olacaktır. Olmalıdır.
Çünkü fiziğini, kimyasını, ekonomisini geliştirirken her teknolojik sıçramada olduğu gibi maneviyattan ödün veren futbolumuzda bu tür kahramanlara ihtiyaç vardır. Fedakârlık, insan evriminin üst noktasıdır. Bakınız, İkinci Dünya Savaşı 64 yıl önce bitmiş Japonya kaybetmiştir. Ama “Kamikazeler” herkesin hatırındadır. Futbolun fedakârları da referans noktaları olacaktır toplu tarihimizde.
Onlardan biri de Arda.
Gelecekte “deyim” olacaktır; “Ondan Arda’lık bekliyoruz”, “Herkes Arda olamaz” gibi.
Son söz:
Kaptanlık bir numara büyük gelmez bu çocuğa.
Hatta Galatasaray yöneticiliği bile.