Biri Abdullah Avcı’ya “birinci vazifesini” hatırlatıversin lütfen!.. Belli ki aklı karışık... Unutmuş asıl işini.
Kim bilir, belki de cin olmadan hepimize “çarpıcı” gelecek seçimlere hevesleniyor, fantezi bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Fantezi iyidir...
Ama önce tartışılmaz olacaksın sonra tartışılacak eylemlerde şansını deneyeceksin... Karizman olası hataları başlamadan asgariye indirecek, güven verecek. Yanılsan bile, zamanın olacak yolcu edilmeden ki, fantezinde ısrar edebilesin. Başarabilesin.
Avcı yolun başında, Milli Takım “hayati” Brezilya yolundayken, ve fantezilerin sonuçları ortadayken, bizim durum fantezi sanki?
Açık söyleyeyim; bütün bunların sebebi Fatih Terim!
* * *
Terim yaptı, herkes yaparım sanıyor.
O yaptı ama yıllarca kendi mutfağında pişirdiği adamlarla, basın toplantısına tercümanla gelen Milli Takım oyuncularıyla değil. Tescilli yıldızlara bir forma verip bir tribüne çıkararak hiç değil.
Gençleştirme desen, alakası yok.
Gençlik ve tecrübe kokteyline hiç benzemiyor.
Ne sistem, ne sistematik bir eylem...
Tarihe geçmek öyle kolay değil.
Tarihi, “tarih yazmaya niyetlenip tarihe karışanların kalabalığı” sanmasın kimse.
* * *
Biz bir tek şey istiyoruz Abdullah Avcı’dan:
Görevde sırayı şaşırmamasını!
Nedir görevi?
“En iyi futbolcularla en iyi takımı kurmak” önce.
Doğru tercihler!..
O da olmayınca, neye yarar Milli Takım Hocası acaba?
Gençleştirmek ne demek? Alırsın 20 yaş milli takımı A takımı yaparsın işte sana genç takım.
Peki beş sene beklemeye takatı var mı futbolumuzun?
* * *
Araya birkaç genç monte edebilirsin. Lakin Milli Takım denilen topluluğun omurgasını, esas adamlarını belirlemelisin.
İşin Açıkçası sokaktaki çocuk bile biliyor isimleri. Zorlayan, kanırtan bir tek Avcı!
Milli takım ne “deneme yanılma” yeri, ne de yetenekli gençleri bulup çıkarma, pişirme mekanı.
Elbette pişecek gençler de...
Böyle giderse Abdullah Avcı göremeyecek ama.
* * *
Biri hatırlatsın Abdullah Avcı’ya birinci vazifesini.
Kim mi?
Hepimiz...
Söz konusu milli takım. Hepimiz başkanız, yöneticiyiz, hepimiz taraftarız.
Karışırız. Uyarırız.
Sonunda “bıkarız” ama Milli Takım’dan değil, laf anlamayan hocadan.
Sonuna geldik galiba.