Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’a “ezile ezile/şaşkınlık içinde” yenildiği derbideki takım ve taktik seçimi yüzünden “korkak” diyorlar şimdi !..
Hoppalaa...
Futbola “korkak” sıfatını Hıncal Uluç sokmuştu ve onunki gibi keskin bir zekanın belki de en büyük kusuruydu.
Bir kere insanların ne kadar gelişmişse/ne kadar bilirse, muhtemel kötü sonuçları hesap edip o kadar “korku” duymaları normaldir.
İkincisi, “korku” denilen duygu, “önlem” ve “çözüm” geliştirmesine yarar insanın.
Üçüncüsü ise, aptal cesareti yerine hem korkup hem de gereğini yapanlara “kahraman” denir.
Hangisi uyuyor derbideki Aykut Kocaman’a?
Korkaklıkla “saçmalamayı” karıştırmamak gerekir.
Derbideki Aykut Kocaman, takım ve taktik seçimleri açısından fena halde “cesurdur”.
Sadece saçmalamıştır.

Haberin Devamı

Geçmiş olsun
Haluk Ulusoy, oğlu Saffet Ulusoy ve sevgili Mehmet Atalay’ın üçüncü kattan zemine çakılmasına neden olan asansör, aynı “suçu” 10 sene önce işleseydi, muhtemelen Haluk Bey oğlunu kucaklayıp ölmeyi göze alarak onu kurtarmaya çalışacaktı. Şimdi oğlu Saffet erişkin olmuş, babasını kurtarmaya çalışıyor ve ayağındaki kırıklar pahasına başarıyor.
“Kaza” ne kadar acıysa, sonuç o kadar hoş, insani, ve aileyi kutsayan bir olay değil mi?
İktidara futbol üzerinden “ilk” sıkıntılı günlerini yaşatan Haluk Ulusoy, hâlâ olanca gücüyle dimdik duruyor ve “futbola girişme zamanını” bekliyorsa, o güç sadece parasından/çevresinden değil, böyle aile bağlarından besleniyor besbelli.
Mehmet Atalay’a, Haluk Ulusoy’a geçmiş, genç Saffet’e helal olsun.

Asıl problem yasa çıkınca
Şike kanunu yüzünden İktidar Partisi’nde “çatlak” olup olmadığını ben bilemem; üstelik bizim işimiz de değil...
Ama bazı insanların futbol denilen “oyun”da mızıkçılık yaptıkları için “bir asır hapis yatması” gibi sadist mantıkın, “toplum vicdanı vetosuyla” hiçbir iktidarın taşıyamayacağı kadar büyük bir yük olacağını yazmıştım.
Nitekim, görüyorsunuz. Gereği yapıldı.
Peki, “eski” şike yasasına (haklı ya da haksız) kurbanlar veren kulüplerimiz, yeni duruma hazır mı?
Mesela Tayfur Havutçu hapisten çıktığında, öve öve bitirilemeyen Carvalhal ile “paskalya yumurtası gibi” tokuşturulacak mı? Serdal Adalı, Beşiktaş yönetimiyle kucaklaşacak mı, küskünlüğüne mücadele mi katacak?
Aziz Yıldırım çıktığında ve “mağduriyeti” bittiğinde... Koskoca Fenerbahçe, başkanının, yöneticisinin, efsane futbolcusunun davalarına dayanacak, her şeyi göğüsleyecek durumda mı?..
Yoksa direne direne tükenen enerjisini (hatta takımını) tazelemek için en tepeden “görev değişikliği” gerekecek mi?
Trabzonspor’un “olayın neresinde” olduğunu siz hiç anladınız mı?
Yasadaki “hata” düzeltiliyor sonunda.
Ama yeni süreç için ortada hiçbir hazırlık görülmüyor kulüplerimizde. Sanki yasa çıkacak ve herşey eski haline dönecek.
Hayır.
Tam tersine.
Mağduriyet bittiğinde “gerçek yargılamalar” başlayacak o mağduriyetleri bitiren kamu vicdanında.