Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, “Devler liginde mücadele etmemiz bizi tüm ulusumuza karşı sorumlu kılıyor” demişse... Orada durup düşüneceksiniz!..
Bir zamanlar rakibin “belinden su almak için” hiçbir fırsatı kaçırmayan bir başkan, ne oldu da kendi camiasını aşıp, Türkiye’yi kucaklamaya çalışıyor acaba?
Çok basit...
“Taç başı ağırlaştırır” diye bir özdeyiş vardır.
İktidar, insanı sorumlu yapar.
Üstelik Aziz Yıldırım’ın “üstlendiği her gö-
revin hakkını vermek” gibi ilginç bir alışkanlığı var.
En iyisi, Kulüpler Birliği gibi “herkesin” sorumluluğunu ona vermekti galiba.
* * *
Bakın... Sayın Yıldırım, Kulüpler Birliği Başkanı olduğundan beri, rakipleri aşağı iterek Fenerbahçe’yi yüceltmek veya daha yüce göstermek yerine, harıl harıl Türk Futbolu’nun marka değerini destekleyecek projelere kafa patlatmaktadır.
Hem de “tabanını” kaybetmek pahasına!
Evet... “İyi huylu” ve “uyumlu” bir Aziz Yıldırım istemeyen Fenerbahçeliler, belki barış taraftarlarından fazladır Türkiye’de...
Mırıldanmaları duymak için ortam dinleme cihazlarına, lazerli aletlere falan gerek yoktur.
Alınan futbolcuları beğenmemenin altında da bu yatmaktadır, gidenlerin kıymete binmesinin de... İki de bir hocanın tevellüdünü hatırlatmanın da.
Sayın Yıldırım çıkıp Galatasaray’a “Şükrü Saracoğlu’na ancak biletle gelirsiniz” dese; ondan iyi başkan olmayacaktır bazıları için.
Haksız da değillerdir.
* * *
Bu ülke siyasal ve ekonomik olarak ray değiştirdiği 28 yıldan beri insanların önüne konan “ez-parçala-başarılı ol” sloganı, mal ve hizmet üretiminde kalite artışı getirdiyse de futbol gibi üretime duyguların karıştığı / tüketimin gönüllerde yapıldığı bir sektörde, feci “kamplaşmalar” ve “düşmanlık” gibi yan ürünler çıkmıştır ortaya.
“Başkanın iyisi kavgada belli olur” fikri, tartışılmaz doğru olarak kabul görmüştür çeyrek yüzyıldır.
Allahı var; racon öyle ise en iyisini yine Aziz Yıldırım yapmıştır.
Ortaya bir Özhan Canaydın modeli çıkana kadar.
* * *
Sayın Canaydın, futbolumuz için bir milattır.
Onunla anlaşılmıştır kavgasız da işler başarılacağı. Onunla hatırlanmıştır barışın nimetleri.
Şimdi Özhan Canaydın’ın, Kulüpler Birliği koltuğuna oturan Aziz Yıldırım’ın benzer sorumlulukların gereğini yapması, aslında içinde yaşadığımız için göremediğimiz bir “sistem” getirmek üzeredir futbolumuza.
Yeni bir sitsem değil... Çeyrek yüzyıl önceki sistem.
Rekabeti sahada bırakan, skor tabelası silindiğinde ortak sorunlara ortak çözümler arayan bir sistem.
Bilenlerin özlediği, hatırlamayanların hikaye gibi dinlediği nostalji.
* * *
Futbol için küçük, lakin insanlık için büyük böyle adımlarla gidilecektir o günlere.
O yüzden futboldaki “sabıka kaydına” bakmıyorum ben Aziz Bey’in.
“Devler Ligi’nde mücadele etmemiz, bizi tüm ulusumuza karşı sorumlu kılıyor” cümlesine ve bu cümleden olmak üzere futbolda bazı histerik davranışlarımızın tarih olması ihtimaline bakıyorum.
Ve diliyorum ki, kulüpler düzeyindeki bu iyileşmenin ayırdına varır medyamız, taraftarlarımız... Kıymetini bilir.