Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Fenerbahçe’nin olmazsa olmazları nedir” diye anket yapsanız, birinci sırada Aziz Yıldırım varsa ikinci Alex olacaktır.
Bugün, dün ve 16 Mayıs 2004’den beri beş yıldır.
Biri olmazsa, Bağdat Caddesi’nde taraftar yürür; diğerinin yokluğunda Şükrü Saracoğlu’nda takım...
Belli ki, “Türkiye’nin takımı” Fenerbahçe, “vesayet” altındadır.
Mahkeme kararı ile değil; gönüllü bir vesayettir bu. “İşi ehline emanet edin” düsturu ile birebir ilişkilidir. Çünkü geçerli ve yararlı nedenleri vardır:
Başkan Yıldırım, Fenerbahçe’yi yeni yüzyıla layık hale getirmiş, Alex ise çimenlerin pasını silmiştir.
Ama hiç kimse ebedi ve vazgeçilmez değildir.
Hele futbolcular hiç.
Yaşam boyu başkan olabilir. Yaşam boyu futbolcu mümkün değildir.
Alex’in futboluna laf söyleyen çarpılır. Ama o da insandır sonuçta. İyi günleri vardır, kötü günleri vardır. Her futbolcu gibi sakatlanır, yorgun veya moralsiz olur. Bazen içinden gelmez koşmak, oynamak. Bazen oynamak istese bile oynayacağı adam bulamaz çevresinde.
İşte bugüne kadar Alex hakkında olumsuz ne yazılıp söylenmişse, o günlere denk gelir eleştiriler.
Çünkü 16 Mayıs 2004’den beri Alex’in sırtına binmiştir Fenerbahçe!
Onunla oynar, onunla durur.
“Üstün yetenekli bir futbolcuya yapılacak en büyük haksızlık nedir” diye sorarsanız.
Budur!
Allame-i cihan olsanız Ahmet Çakar’ın Türkçe’ye kazandırdığı “alem-i cihan” değil arada sırada teklersiniz. Takım, yuvadaki yavru kuşlar gibi size “cikliyorsa”, onları da tribünleri de aç bırakırsınız. Avrupa’da olsanız anlayışla karşılanırsınız, ama burada “kara kutu” gibidir toplumsal hafıza ve her uçuşta siliniverir.
Dün alkışlayanların ıslık ve küfürlerine şaşırırsınız.
Yaptığı işten dolayı hem kahraman ilan edilen hem de hapiste çürüyen insanların ülkesi burası!
En büyük sevgi ifadesi, sevdiğini öldürmek!
Başkan Yıldırım arkasında durmasaydı çoktan yok olmuştu Alex.
Bu sefer farklı... Ancak Fenerbahçe’deki altıncı sezonunda “normal koşullara” kavuşmuştur yetenekli Brezilyalı. Ligin ikinci haftasında, maçın başında sakatlanmış... Fenerbahçe yine de temposunu sürdürmüştür.
Çünkü yerine de futbolcu vardır, yanına da.
Dört hafta daha olmasa, kimse “Yandık şimdi” diye karalar bağlamayacaktır. Döndüğünde takımın gücü ve futbol kalitesi artacaktır, ama yokken de maç kazanacaktır Fenerbahçe.
Ve kimse Alex’e içten içe diş bilemeyecektir.
Evet... “Normal” budur.
Artık Fenerbahçe takımına sahadaki “vasi” olmak gibi büyük bir sorumluluktan kurtulmuştur. “Ekip”in irice bir parçasıdır; o kadar... Ekip, o olunca büyür, ama onsuz da “var”dır.
Darısı sayın Aziz Yıldırım’ın başına!..
Nasıl mı olur?
“Tek adam”lık yerine yetki ve sorumluluklarını paylaştırarak.