Manşetler hep aynıydı:
“Başbakan’dan Terim’e destek”!..
Ya ben okuduğumu anlamıyorum, ya sayın Başbakan’ın söylediklerine değil niyetine bakıyorlar, ya da başlığı atanlar “Başbakan’ın cümlelerinden ne anladınız” diye Fatih Terim’e sordular...
Ne demiş sayın Recep Tayyip Erdoğan:
“İç sahada alınan bir beraberlikle eser gürlersek, futbolcusundan teknik heyetine, Federasyon yönetimine kadar herkesi olumsuz etkileriz”.
Kimi tarif ediyor?
Terim’i...
İç sahada alınan beraberlikten sonra esip gürleyen o...
Konuk teknik adamın üzerine yürüyen o...
Gazeteciye dümdüz giden o...
Federasyon’u zor durumda bırakan kimdi; ben mi?
Sayın Başbakan’ın sözleri “hırpalamayın Hocamı” mealinde devam etmiş olabilir. Lakin kamuoyuna verdiği “futbolda sükunet” mesajın ilk muhatabı sayın Terim’dir.
Herkesi “olumsuz etkileyen” Fatih Hoca değil miydi Belçika beraberliğinden sonra?
Bunu kendisi de kabul etti ve özür diledi.
O zaman...
Başlıklar yanlış.
Doğrusu:
“Başbakan Terim’i ikaz etti”!
Başkanlar kulübeye
Ne Fenerbahçe söylendiği gibi sıradan bir takım, ne de Galatasaray...
Tek tek futbolculara bakın; bu ülkenin imkanlarını abartmadan yapılabilecek en geniş ve zengin kadrolar.
Peki sorun nerede?
Hocalar!
“Bilgisiz” mi onlar?.. “İlgisiz” mi, “beceriksiz” mi?
Yapmayın.
Aragones’e “eksik” demek için geçen yıla kadar Mars’ta ikamet ediyor olması gerek insanın.
Skibbe’nin zekasından hırsından şüphe etmek için insafsız olmak lazım.
Peki, üçüncü amatör ligdeki bir hocanın “kapıya koyulma nedeni” olacak tercih hatalarını nasıl yapıyorlar? Adam/sistem uyumunu nasıl beceremiyorlar?
Çünkü burayı, bizi, futbolcuları ve dahi rakipleri tanımıyorlar...
Biri yedi savunmacıyla çıkıyor maça, diğeri yedi hücumcuyla.
Avrupa’da aynı, Antep’te, Kayseri’de aynı hatalar.
Kaldı ki, “Evrensel Futbol Doğrularını” bile uygulasalar, bizim takımlarımızın karakterine, duygularına, niyetlerine uyup uymayacağı tartışmalı.
İşte hep söylediğimiz gerçek... Hocalar “bizden” olmalı.
En azından yardımcılar... Yabancılar “tanışma” sürecindeyken gereksiz yere moral bozulacağına yardımcılar müdahil olmalı kurguya, rakiplere karşı önlem almaya.
Lakin bu sezon da geçti.
Hadi, Süper Lig’in telafisi var... Ama Şampiyonlar Ligi ve UEFA öyle mi?
O zaman...
Aziz Yıldırım ve Adnan Polat girmeli devreye.
Bunda darılmaca, gücenmece, ayıp, günah yok.
Bunun adı “İhtiyaç ortadan kalkana kadar geçici bir süre için bilgi ve birikimleri paylaşıp ekip ruhu içinde birbirlerine yardımcı olmak”...
Amiyane tabiriyle “Hocaya karışmak”.
Dünyanın en iyi askeri pilotu, Boing 747’nin koltuğuna oturunca levyenin, gazın, kontrol panelindeki ayarların yerini göstermek, işine karışmak mı oluyor, yardım mı?
Zaten sayın Yıldırım hepimizden iyi biliyormuş futbolu, sayın Polat’ın da antrenör diplomalı genel müdürü var... Onlar ayarı bulurlar.
Başkanlar görev başına.