Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tartışmasız kötü bir sezon başlangıcı yaptı Galatasaray… Takımı, hocası, yönetimi dahil… Tek tesellisi “ezeli rakiplerinin” de çok iyi durumda olmaması. Hiçbiri Sivas’ı, Alanya’yı, Malatya’yı hesaba katmıyorlar.
Herkesin hesabı kendine… Konumuz Galatasaray.
Sahada, moralde ve Avrupa’da fark yaratsın diye müthiş uğraşlar sonucu transfer edilen Falcao sakatlandığı-ya da aslında sakat alındığı- için mi, sahada/moralde/Avrupa’da umulmadık kadar kötü Galatasaray? Formsuz veya ruhsuz futbolcular yüzünden mi?
Galatasaray takımının başında Fatih Terim olmasaydı, bunların her biri “gerekçe” sayılabilirdi.
Ama hepimiz biliyoruz ki, Terim varsa futbolcular veya teknik arızalar/boşluklar/başıboşluklar teferruattır.
“İmkansız yoktur, mucizeler zaman alır”!
Yoksa yaratır Terim… Eksikçe çoğaltır… Kötüyse düzeltir. Üstelik bayılır buna!
Keyif alır.
Yani Fatih Terim’in olduğu yerde, “sebep de sonuç da sorun da” Fatih Terim’dir.
Abartmıyorum; bu kendi fikridir. Aynı kelimelerle söylemese bile jestleri, mimikleri, tutumu, yaptıklarıyla yaşam boyu empoze ettiği budur.
O zaman… Terim formda değil.
Neden mi?
Çünkü Fenerbahçe Başkanı Ali Koç daha sezon başlamadan Terim’in kimyasını bozmak için ciddi ve zeki bir operasyona girişti… Rakip kulüp başkanıyla polemiğe girmenin şehvetine kapılan Terim’i; dolayısıyla şampiyonluktaki en büyük rakibinin teknik aklını darmadağın etti.
Lakin, Ali Koç yalnız değildi bu eylemi yaparken… Yanında değilse bile karşısında olmayan Galatasaray Yönetimi, adeta önünü açtı.
Terim arkasına baktıkça “adet yerini bulsun” diye teknik direktörün kuyruğuna takılan ve bu sırada ne gücü ne karizması kalan Galatasaray Yönetimi, Ali Koç’un bir taşla vurduğu “ikinci kuş” oldu.
Domino taşı gibi.
Açık konuşalım; Galatasaray’ı yönetenler, bırakın takımı hocayı korumayı, kendilerini koruyamıyorlardı zaten.
Çünkü onların da “arkaları” boştu.
Zincir bir yerden kopmuşsa kasnak dönmüyor.
Geçin genel kurulda idari açıdan ibra edilmeyip, istikbalini hukuk sürüncemesine emanet etmeyi, her divan toplantısında zılgıt yiyen bir yönetim vardı Galatasaray’da.
Gittikçe arttı…
Yahu Ali Sami Yen’in mezarı başında, Divan Kurulu Başkanından dirsek yiyen bir Galatasaray Başkanı görülmüş duyulmuş şey mi?
Niye itip kakıyorsunuz başkanı? Ne yaptı Galatasaray’a?
Bakın yaptıklarına:
23 Mart’ta çekilirdi kimse ağızını açamaz ve 190 milyonu ödeyecek yönetim bulamazdı.
Futbolda ve baskette transfer yasağını kaldıran onun yönetimi. Öyle bir mücadele ki, UEFA’nın kendi kurulları bile “nasıl/neden” diye sormak zorunda kaldı.
Gitti, CAS’da dava açtı. Kazanıp istediğini alan tek Türk takımı Galatasaray oldu sonuçta.
Şampiyonluk deseniz bir numara… Yönetim iki yılda dört kupa kazandırdı takıma.
Para?.. Geliri bir milyar barajını aştı Galatasaray’ın.
Denk bütçeyi gerçeğe geçirmiş sportif A.Ş’de. Futbolda da aynısı olmak üzere.
Bankalarla yapılan bir milyarlık yapılandırmanın kefaleti doğrudan başkanın üzerinde.
Ona göre böyle… Başkan Mustafa Cengiz’in ağzından duydum hepsini.
Bilemediğimiz; 20 aydır görevde olan bu “başarılı” yönetimi neden üçüncü seçim için zorlar Galatasaray, neden tahkir eder, neden horlar? Başkan’ı neden divan toplantısına bile katılamayacak hale getirir?
Sorun “güçlerin orantısızlığı”.
“Başkan yoksa hoca var” diyen bir genel kurul var ortada.
Galatasaray’da tersine işliyor her türlü kural…
Mesela ligde daha da kötü duruma gelse, başkanın eli zayıflar… Şahlanıp şampiyonluğu garantilese, yine başkanın eli zayıflar.
Hayır… Kabahat Fatih Terim’de değil. Fatih Terim’in teknik direktörlük koltuğunda olması; o kadar. Galiba artık başkanlık zamanı geldi.
Bir kulüpte, bir profesyonelin karizması seçilmişlerin üzerindeyse, her türlü şartta kabak seçilmişlerin başına patlar.
Galatasaray’ın Fatih Terim gibi bir futbol dehası yetiştirmiş olması iyi de… İşte böyle yan etkileri de var.
Göreceksiniz… Terim devre arasına kadar idare eder. Sonra iki adam alıp takımı patlatır. Bu da yönetimin ayağını kaydırır. Çünkü Galatasaray’da takımın ve yönetimin başarısı tersine çalışır.
Galatasaray gibi bir örnek görülmemiştir.
Boşuna mı dedik; “başka Galatasaray yok” diye!