Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kulüpler, yöneticiler, transferler, listeler... Kısaca “isimler” önemli değil... Ben size “sistem”den bahsedeceğim.
Futbolumuzdaki “müflis mirasyedi” sisteminden.
Bu kulüpler değil mi, her Mali Genel Kurul öncesi ödeyemeyeceği borçlara girdiği belgelenenler?
Bu kulüpler değil mi, taşınmaz mallarını satmaya çalışan, gayrı menkullerinin çeyrek yüzyıllık kiralarını peşin alıp borçlarını kapatmaya uğraşanlar?
El ele Devlet’in kapısına gidip ödeyemediği vergileri affettirmeye, birkaç dönüm arsa koparmaya çabalayanlar?
İflas bayrağını çekmemek için son çare taraftara başvuranlar?
Listenin sonlarında, “otoparkçılık” yapıp “umumi tuvalet” ücretlerinden payla hayata tutunanlar bile var!..
Peki transfer mevsimi denilen alışveriş çılgınlığındaki bu “hovardalık” ne?
Hadi, yöneticiler harcıyorlarsa kulübün parasını harcıyorlar... Sonuçta herkes takımın puan cetvelindeki sıralamasına bakar... Peki, nerede bu kulüplerin muhalefetleri, akil adamları?
Kulüplerini çok ama çok seven, ince bir sitemde bile saldıran medyası?
Hatta, aklı başında taraftarları?
Nerede?
Bir tek futbolcu için, Milli Takım teknik adamları dışında bir tek hoca için,  “pahalı” saptaması duydunuz mu siz?
Hep “daha çok”, hep “daha kaliteli”... Al, al, al...
İş kulübün hesaplarına bakmaya gelince; “Aaa, bu ne hal”!..
Vatandaşı yaşamını “kredi kartı” ile sürdüren memlekette, koca Cumhuriyet’in birikimleri haraç mezat satılan ülkede, bütçesine göre Dünya’nın en borçlu milletinde, uluslararası rekabete özenen kulüplerin “ayağını yorganına göre uzatması” beklenemez, ama yok mudur “Ne oluyor” diyebilecek bir hesap kitap bilen adam?
Hesap mı? Yumurta kapıya gelince!
Eli kulağında... Futbol ekonomisine de UEFA “vasi” olur, bu iş biter. 

Haberin Devamı

En çığlıklı ağıt yarışı
Avrupa Şampiyonası finaline kalmış Milli Takım’ı ve Türkiye’nin en hacimli sivil organizasyonu Federasyon’u, Haluk Ulusoy’un “elinden alıp” kendisine teslim etmelerinden sonraki 143 günlük başkanlık yaşamını, rahmetli için değil; geride kalan “yakınları”nın duyması için “en çığlıklı ağıtlarla kutsama yarışındakilere” yardımcı olayım.
Hasan Doğan Başkan’ı övmüş olmak için Cumhurbaşkanı protokolünü aile kutlamasına çevirmesinde keramet aramanıza lüzum yok.
Rahmetlinin yaptığı en faydalı görev, yürüyen güzellikleri/iyi işleri “eski devrin hanesine yazılır” diye frenlememesiydi.
Zamanı ve gücü yettiğince “az ve öz” katkı yapmıştır elbet futbola...
Zaten onun için oradaydı. Ama “sevabı Haluk Ulusoy’a yazılmasın” diye, başlamış projeleri, olumlu sosyal girişimleri askıya alabilirdi. Yapmadı.
Mesela, iki yıl önce Futbol Federasyonu bünyesinde oluşturulan “Engelliler Koordinasyon Kurulu”na arka çıktı. Önünü açtı.
Sonuç...
Ampute Milli Takım’ın Dünya ikinciliği, Zihinsel Engelli Takım’ın Özel Olimpiyatlarda aldığı ikincilik ve İşitme Engelliler...
Ülkemizde otuz yıldır “sessiz sedasız” organize edilen bu dal, ilk kez düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda Rusya’yı, ABD’yi, Avustralya’yı, ev sahibi Yunanistan’ı yenerek Tayland’la berabere kalarak finale çıktı. Almanya ile final oynadı. Şampiyonluğu son saniyede yediği beraberlik golü ardından penaltılarda kaçırdı.
Bitmedi, İşitme Engelliler Spor Federasyonu, TFF’nin verdiği desteklerle ikincisi 2012 yılında yapılacak Dünya Şampiyonası’na adaylık başvurusu yaptı.
Hiçbiri olmayabilirdi Hasan Doğan iyi/kötü ayrımı yapmadan eskiyi silseydi.
Boş verin tribündeki aile boyu sevinci falan, bunlar daha önemli.