- Ercan abi, kim alır derbiyi?..
- Hangi amaçla sorduğuna bağlı!..
- Nasıl yani?
- Sevgili kardeşim, benim futbol bilgimi sınamak veya kimin daha şanslı olduğunu samimiyetle sormak istiyorsan Galatasaray... Ama İddaa oynayacaksan Beşiktaş’a galibiyet ver!
- Anlamadım.
- Desene “muteber bir futbol yorumcusu” olmak yolundayım...
* * *
Hafta başından beri, bu ve bunun gibi diyaloglar kaç defa yaşandı, saymadım...
Bazılarında gerekçemi açıkladım... Lakin, yol üstü konuşmalarında, anahtar ararken, telefon konuşması yaparken veya canım sıkkınken yukarıdaki kadar bıraktım.
“Galatasaray kazanır ama sen Beşiktaş’a oyna”!
Sanki muamma.
Allahın bildiğini niye kuldan saklayayım... Hem yarım kalanları tamamlamak hem de “karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşmamak için” aklımdakileri yazayım.
Sonuçta, tarzım düşündüklerimi dürüstçe yazmak.
* * *
Bakınız... Galatasaray ve Beşiktaş 15. haftada oynadıklarını aynen tekrarlarsa, muazzam bir hezimet beklemektedir Beşiktaş’ı...
Belki boks gibi, hakem durdurmalıdır maçı.
Çünkü iki ıssız stopere karşı, Baros, Lincoln, Arda belki bir de Nonda saldırganlığı ayıp olur.
Peki ben niye “Beşiktaş’a oyna” diyorum soranlara?
Çünkü benim gördüğümü Mustafa Denizli’nin çoktan görmüş olacağını varsayıyorum. Malum, güngörmüş bir hocadır kendisi. Bu ülkeyi tanır... “Acem Diyarı”na benzemediğini bilir... Bir yere kadar “Lafla peynir gemisi”.
Püf noktası işte burada!
* * *
Şayet Türk Futbolu’nda “maça göre sistem” diye bir uyanıklık varsa...
Teknik direktörler “maçı önceden kafasında oynamak” diye bir meziyete sahip olmak zorundaysa...
Ve son olarak “radikal değişiklikleri radikal adamlar yapar” şeklinde bir gerçek mevcutsa... İlk sıraya Mustafa Denizli’yi yazarım ben.
Artık savunmayı mı dörtler, orta sahayı mı beşler , bilemem...
Ama Ali Sami Yen’deki dizilişin, sistemin, mantalitenin 15. haftadaki Beşiktaş olmayacağından eminim.
“Ya olursa”?..
O zaman benim tahmin tutmaz... Mustafa Denizli’nin de (Beşiktaş’taki) ruhuna Fatiha!..
* * *
Peki Galatasaray?...
O, sezonun en üst noktasında.
İşte diyalektik mesele bu...
Sorabilirsiniz... İyi oynayan bir takımın karşısında ne oynadığı belli olmayan bir takımın nasıl avantajı olabilir?..
Anlatayım:
İyi oynayan Galatasaray’ın her şeyi bellidir. Asla değiştiremez Skibbe... Değiştirirse, “tazminat, intikam” falan gibi başka hesaplar içinde demektir.
Öyleyse... Galatasaray dosyası Mustafa Denizli’nin önünde.
Malum ve değişmez bir dosya...
Denizli ise böyle dosyaları en iyi okuyan, cümle aralarındaki boşlukları en iyi bulan adamdır. Veya bizim aklımızda öyle kaldı.
Bu becerisinin tekrarını ummak çok mu ondan?
Üstelik, ya yapacak, ya da molekülleri bile kalmayacak Beşiktaş’ta.
“Beşiktaş’a oyna” diyorsak, reyting avcısı marjinallere özendiğimizden değil.