Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yaşlı gözlerle yolcu ettiğimiz olimpik kafilemiz tam da “kuru kalabalık” haline gelmek üzereyken...
Tam Olimpiyat halkasını “İngiliz ipi” niyetine boynumuza dolamakla “kol saati” yapmak arasında kararsızlık çekerken...
Ve çaresizlikten bir olimpiyat bitmeden dört sene sonrakine “bakanlık düzeyinde” müjdeler verilirken... İlk “altın” haberi, kredi kartı işleme kapanmış her vatandaşa birer Cumhuriyet Altını gibi geldi.
Kurtarıcı; Servet Tazegül...
Branşı; 80’li yıllarda adını yazmakta zorlandığımız tekvando...
Sahi bu spor bu coğrafyaya nasıl geldi?

Servet altın alırken Ankara’da, kendi adı verilmiş salonda, televizyon başında hüngür hüngür ağlayan İsmet Iraz sayesinde.
Servet’in altını, ömrünü spora adamış bu fani için ulaşılacak en büyük armağandı.
Hem kralı hem kölesi hem de “babasıydı” Türkiye’deki tekvandonun İsmet Hoca.
Neler yapmadı ki, sevdirmek için... Ben meslekte çömezdim, günaşırı İsmet Iraz haberi kaplardı sayfaları.
Mermerleri kırar, duvarları yıkar, üzerinden otomobil geçirir, aslanla boğuşmaya niyetlenir; yeter ki gündemde kalsın tekvando.
Kasları çelikten yüreği ipekten bir adam...
Nasıl mı?
Daha iyisini yazmak mümkün değil, rahmetli İslam Çupi ustamızdan alıntılayayım:

ALINLARINDAN ÖPÜLESİLER
(1988 Milliyet)


“...Fakat bir insan tanıyorum, belki 15 belki 20 yıldan beri... Ankara’dan İstanbul’a gelişinde iki ayağı bir pabuçta olsa mutlaka bana uğrar. Terbiyelidir, kibardır, çelebidir efendidir.
Öpüşürüz, üç beş laf ederiz. Sonra benden hiçbir şey istemeden çeker gider.
İsmet Iraz’dır delikanlının adı.
Herkes bilir ki Türkiye’de tekvandonun tohumlarını o serpmiştir.
Mahalle mahalle, sokak sokak dolaşmış önüne gelen kapıyı çalmış, evlatların baba ve annelerin tekvando sevgisini o aşılamıştır.
İsmet Iraz reklamsız, arkasız ve görkemden uzak, bir karınca temposu içinde çalışarak, kendi imkanlarını kendi yaratarak, güçlüklere boş vererek, şimdi Avrupa şampiyonluklarının üstüne gürül gürül giden tekvando dünyasını kendi kurmuştur.
İsmet Iraz kadar ideallerinden sapmamış, İsmet Iraz kadar yaptıklarından bıkmamış, bezmemiş ikinci bir spor militanı daha bulmak imkansızdır Türkiye’de...”


Evet... Sağ olasın Servet... Devamında gümüşlü Nur. Bravo Türk spor kafilesine. Gözü aydın bakanımızın. Eline sağlık federasyonumuzun.
Ama illa ki, İsmet!
İsmet Iraz Hoca karate eğitimi için gittiği Uzakdoğu’dan tekvando aşığı olarak dönmeseydi, henüz bilim haline gelmemiş halkla ilişkileri kendiliğinden keşfetmeseydi, inat etmeseydi, ömrünü vermeseydi, gerçekten sevmeseydi, sevdirmeseydi, bugün bir altın-bir gümüş eksiktik yani.
O da ne anlama gelir; en çok sevinenlere sorun.