Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Fenerli medya” nedir? Kimlere denir?
Haliç kıyısında, Balat’ın yanıbaşında ikamet eden basın mensuplarına mı?
Kafa kıyakken anahtar deliğini bulmak için arka cebinde el feneri taşıyan yazı ve haber erbabına mı?
Yoksa, mesleğinin tüm imkan ve seçeneklerini Fenerbahçe’nin “ihyası” yolunda harcayan, kulüple güç ve çıkar alışverişinde olan, bu kutsal görevde objektiflik denilen insani kriteri bile bir kenara bırakmaktan çekinmeyen “fedakâr” insanlara mı?
Üçüncü şık tabi.
Peki, “Fenerbahçe, hiçbir Fenerbahçe düşmanının cesaret edemediği kadar büyük bir zorbalıkla karşı karşıya kalıp, kendi evinde rehin alınıyor ve boğazına bıçak dayanıyorsa”... Sıradan bir penaltıda bile “topu tokatlayan eli” yok farz edebilen, dost sohbetinde hakem yüzünden kavga çıkarabilen bu koşullanmış kalem/mikrofon militanlarından beklenen nedir?
Emniyetin önünde, üzerine benzin döküp eline çakmak alarak protesto mu?
İçişleri Bakanlığı’na siyah çelenk bırakma organizasyonu mu?
Kaleminden kan damlayan sert eleştiriler mi; en azından?
“Fenerli medya” sanıldığın kadar yaygın ve örgün ise neden hiçbiri olmadı?
Durum vahim oysa...
Fenerbahçe deklarasyon yayınlıyor, diyor ki;
“28.02.2009 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda Sivasspor’a karşı oynadığımız Süper Lig mücadelesinin bitimi ile birlikte tribünde elinde bıçak ile kavga eden, sağa sola saldıran ve iki kişiyi bıçaklayan bir şahıs güvenlik kameraları ile tespit edilmiştir (...)
Bu kapsamda bu kaos ortamını yaratan, tribünde bıçakla adam yaralayan insanların yardımına adliye sevklerinde kimlerin ilk anda gittiği, kimlerden maddi ve manevi destek aldığı da ortaya çıkarılmalıdır (...)
(Biz)Bu mücadeleyi verirken hiç kimse ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ deme lüksüne sahip değildir. Bilinmelidir ki, bu olay karşısında mücadelemize destek vermeyenler, kendi çıkarları doğrultusunda sessiz kalmayı tercih edenler ya da popülist yaklaşımlar ile bu olayları masumane davranışlar olarak göstermeye çalışanlar, yarın kendilerinin başına gelebilecek daha büyük olaylara davetiye çıkardıklarının farkına varmalıdırlar.”
Görmediklerim affetsin, ama bir tek Erman Toroğlu’nun isyanını okudum ben; ki kendisi “Fenerli Medya”ya dahi değildir.
Bakın, bu noktada “korkaklık” tarifine ihtiyacımız var. Daha iyi anlayabilmek için “cesaret”ten başlayalım isterseniz:
Cesaret korkmamak değildir. Hele eli bıçaklı, külahlı, silahlı insanlardan... İt gibi korkmak, her vatandaşın anasının ak sütü gibi helaldir. Ama cesaret, bu insani korkuya rağmen gerekeni yapabilmektir.
Kimsesiz hakem ile eli kolu bağlı “yarı resmi” Federasyona en ağır lafları söylemenin, en büyük cesaret gösterisi gibi sunulmasını kimse yemiyor artık.
Söz konusu “Fenerli Medya” ise, tavır/eleştiri/karşı çıkış lazımdır şimdi...
“Fenerbahçe’nin geleceğinde yer almaya çalışanlardan” bahsediyorsak, bu vahim mesele oy kaybettirse bile hukukun yanında durabilmek şarttır.
Fenerbahçelilere gelince... Onları kulüp uyarmış... “Bana dokunmayan bin yıl yaşasın” deme lüksleri yoktur.
Unutmayın... Fenerbahçe’de başlayan her hareket, eylem, tavır, aynı sene dolmadan Anadolu’nun en ücra statlarına bile yayılmaktadır.
Karşı durmak için Fenerbahçeli olmaya gerek yok yani.