Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aykut Hoca’m... Ara sıra buluştuğun ahbaplarından olmadığım için sana söylemek istediklerimi yazıyorum.
Acıtırsa, dostluğumdandır bilesin.
Sevgili Hoca’m, takım için “Teşhis tamam, sıra tedavide” demişsin, ama “tedavi”, “nekahet dönemi” derken sezonun çeyreği bitecek. Çok merak ediyorum, ondan sonra Fenerbahçe taraftarı nasıl tedavi edilecek?
Ya Başkan!..
Başkan’ı kim yerinde tutacak o mutlu ve sağlıklı günler gelinceye kadar acaba?
“Olmaz” deme... İçinde ekonomik çıkar olmadan, hatta tam tersine üzerine para verilerek sevilip sayılan adamlar/kurumlar, dünyanın en tehlikeli ip cambazları gibidir. “Çılgınca alkışlarla yok olup gitme” el eledir.
Baksana, Fenerbahçe için en yıkıcı taktikler devreye girdi, Fenerbahçe’yi Fenerbahçeliler eliyle çökertmeye niyetlenenler, yeni teknik direktör ve başkan adaylarını sıralamaya başladı.
Bu durumun ilk sorumlusu sensin.
Ve sen, umut/coşku bile yaratamıyorsun.
Yanlış anlama, futbol gibi çok bilinmeyenli bir uğraşta “keskin” laflar ancak “yalancıların” ağzından çıkar. Lakin bazen yalana bile muhtaç oluyor insanlar. “Doldur beni”, “Kandır beni”, “Coştur beni” diye adeta yalvaracak Fenerbahçe seyircisi.
Bırak coşturmayı, duruşun kaygılı sevgili Hoca’m.
Ya da şu koşullarda öyle algılanıyor. Aynı duruş, takım önüne gelene beş çekerken sergilense, adı “karizma” olur, ama bugün “çaresizlik” mesajı veriyor.
Sahi, ne olacak bu Alex meselesi?..
“Yok öyle bir sorun” deme sakın. Senin ve Alex’in aklında olmasa bile bir kere toplumun zihnine girmişse, sorundur.
En azından “sorun var mı, yok mu” sorunu.
Kamuoyu dev bir mahkeme gibidir. Dava açılmışsa ya aklanıp çıkacaksın ya da “mağdur” musun, “sanık” mısın her ne isen; davayı sonuçlandıracaksın.
Buradan bakınca bir iki cılız itiraz var senden. Sanki “zamana bırakmışsın” olayı... “Tartışmaların sonucuna göre” adım atacaksın!
Ne zamanı Aykut Hoca’m; vakit bitti.
Bak rakiplerine; biri yeni stadı ile toplumsal dopingini afiyetle yutturuyor, takıma baretlerini taktırıp “Buraya gelecek rakibe acırım” maneviyatı pompalıyor. Diğeri istikrar abidesi Ernst’in özgüveni üzerinden uygun adım mesajını herkesin gözüne sokuyor. Alman futbolcu, Beşiktaş seyircisinin sosyolojik analizlerine girip “En sevdiğim kelime yamyam” diye dalgasını geçerek ne kadar “sorunsuz” olduklarının altını çiziyor. Son şampiyon sessiz sedasız puan devşiriyor.
Fenerbahçe ne durumda?..
Hasta...
Teşhis konulmuş, tedavi bekliyor.
Kaldırmaz bu durumu Fenerbahçe sevgili Hoca’m!..
İşte Başkan’ın da kimyası bozuldu. En olmayacak işi yapıp “efsane başkanı” düğüne sokmuyor. Tribündeki, sokaktaki Fenerbahçelilerden yüzde kaçının içi ezildi, midesine ağrı girdi; var mı hesabını yapan.
Sevgili Hoca’m...
Seni uzun yıllar boyu Fenerbahçe’nin teknik patronu olarak görmek isteyen, ilk aşamada gönülden destekleyen, her tökezlemede daha çok üzülen bir spor yazarı olarak, sana teknik konularda ukalalık yapacak değilim.
Ama moral ve halkla ilişkiler konularında, enerjini belli etmende, takıma yansıtmanda, kalabalıkları yönlendirmende, “güven ekip, dayanışma hasat etmende” kısaca “liderlik” meselesinde hem de Fenerbahçe gibi sıra dışı bir hacim ve yoğunluğa sahip kulübün teknik liderliğinde, eksiklerin olduğunu söyleyebilirim.
Bu eksikler ki, en az “bir tane gol kralı santrfor, iki tane Dünya çapında stoperden” daha değerlidir.
Bu eksikleri olmayan bir hocanın, emekliliğini bekleyen adamdan süper kupalı libero yarattığı bile vakidir.
Neyse... Şu gün, tedavi aşamasında Fenerbahçe’nin coşkuyu hisseden, hissettiren, takımla ve taraftarla paylaşan bir Aykut Kocaman’a ihtiyacı var; bil lütfen.
Daha var. Ama yer kalmadı; gözlerinden öperim Hoca’m.