Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbol Federasyonu’nun “ağzı olup da konuşan kulüpleri” uyarmak için yaptığı açıklamanın altına imzamı atarım. Ben yazacaktım, benden önce davrandılar.
Hele “yaratılan kaos, en sonunda yaratanlara zarar veriyor” tespitine...
Otur “şaibeli” ilan et ligi... Taraftarına “Bizi masada yendiler” mesajı ver ve “beceriksiz” olmaktan kurtul...
Peki, seneye sen şampiyon olduğunda?..
Aynı hakemlerle, aynı federasyonla şampiyon olduğunda?
Sıra onlarda... Bu sefer onlar “şaibeli” ilan edecekler ve “beceriksiz” olmaktan kurtulacaklar.
Böyle mi gidecek bu iş?
Böyle mi değerlenecek Süper Ligimiz?
Hadi parayı, pulu, değeri falan bırakın; bu tahriklerin sokaktaki/stattaki karşılığı olmayacak mı?
Futbol, insanları/şehirleri birbirine düşman etmek için midir? Sizin günü kurtarmanız için vatandaşlar birbirine mi girmelidir?
Diyelim ki, feci oyunlar var ligde... Böyle mi serilir gözler önüne? Fanatiği var, hastası var, korkanı var, durumdan vazife çıkaracak olanı var.
Milyonların ağzına baktığı yöneticiler, artık konumlarının ağırlığına göre hareket etmelidir.
Çok acil bir toplantı gerekiyor. Kulüp başkanları kendi inisiyatifleriyle bir toplantı yapmalı, tartışmalı, kamuoyuna şikayet yerine dertlerini birbirlerinin yüzüne söylemeli ve o toplantıdan çıktıktan sonra bir daha sokaktaki adamı karıştırmamalı futbolun karanlık yönüne.
Varsa derdiniz, oturun birbirinizle konuşun. Bizi karıştırmayın.

Haberin Devamı

Ya sonra!
“Schuster gidiyor mu ?” sorusu size komik gelmiyor mu?.. Ne olacak; kalacak mı yani? Adamın ruhu çoktan gitmiş, bedeni burada. Sezon sonunda o vücut da ayakkabılarını giyer gider.
Gitmeli zaten.
Başarmak/başaramamak bir yana, “gayret göstermek”, “üzerine düşmek”, “motive olmak” gibi bir teknik direktörün önkoşullarında sınıfta kaldı Schuster.
Neden peki?
“Schuster manyağın teki” demekle bitmez bu işler. Rijkaard da mı manyaktı mesela?
Bizde de bir problem olmalı.
Schuster olayı, özeleştiri yapmamız gerektiğini açıkça ortaya koydu. Dört dörtlük kadro, sınırsız para, nezaket, sabır, her şey tamam... Ama Hoca ilgisiz ve mutsuz!
Neden acaba?
Galiba bu adamların ruhsal dünyasını deşiyoruz biz. En başta medya...
Bizde Schuster’den, Rijkaard’dan daha ünlü (!) yorumcular var. Bunlar, şöhretlerini devam ettirebilmek için “aykırı” fikirler üretmek zorunda. Sert, çarpıcı, irkiltici fikirler...
“Schuster, Rijkaard kaliteli hocalardır” demenin neresi çarpıcı?.. O zaman “Beş para etmezler” gibi bir fikir atarsın geldiklerinin ikinci ayında... Ve fikrini takip etmek için her hafta süslersin sayfanın kenarlarını. Diş oyar gibi...
İşte bu noktada eksiği var kulüplerimizin. Böyle şöhretli/pahalı hocaları ve futbolcuları “bizden” koruyamıyorlar. Bu öyle ince bir konu ki, onlara medyayı tercüme edenin bile psikoloji ve strateji eğitimi almış olması lazım.
Sansür demiyorum. O yorumları yapanın niyetini anlatması lazım belki.
Düşünsenize. Yabancı bir ülkedesiniz ve televizyonda biri çıkıp sizin için tembel, salak falan diyor. Ne bilsin adamlar; televizyonda saatlerce konuşabilen birini olağanüstü yetki ve bilgi sahibi sanıyorlardır her halde. İster istemez ayar bozuluyor. Tat kaçıyor. İçe kapanma başlıyor. Daha ileri aşamalarda inatlaşma... Ve en sonunda “lanet olsun” aşaması.
İşte Schuster bu durumda.
O gidecek de... Ondan sonra gelecekler ne olacak?