Milli maçların “Milli Takım, Rakip Takım ve Medya” arasındaki şeytan üçgenine dönmesi, bilmediğimiz bir film değildi.
Lakin teknoloji ilerliyor, insanlar tekamül ediyor, her filmin yeni versiyonları eskisinden daha hacimli, daha zengin oluyor.
“Özel” efektler de cabası.
İşin kötüsü, sadece biz değil Dünya seyrediyor. Artık herkes biliyor hikayeyi.
Bakın Belçika’nın hocası Vandereycken nasıl dersine çalışmış. Özbeöz “Türk işi” senaryodan rol çalıyor:
Bir jest, bir replik... Burada aldığı puanı bırakın, ikinci maçı da kazanıyor Kadıköy’de.
* * *
Hocası “Kanatlardan gol yemiyoruz” diyen takım, kanat golüyle yıkılıyor.
Hocası dostluk kardeşlik dayanışmadan bahseden takım, otobüste kavga ediyor.
Hocası “Ben hem Milli Takım’ı hem bir yabancı takımı çalıştırırım, üzerine de iki takım elbise dikerim” iddiasındaki kadro “adam tutmayı” unutuyor, taktiği ve sistemi tartışmalı hale geliyor.
Biz kaptana “İndir kolunu” diyoruz, Hocası ana avrat gidiyor gazeteciye.
Sırada kaos var.
Çünkü dünyada en “seri” satışlar, öğle saatleri “fast food”larda veya bayram öncesi “Nimet Abla Milli Piyango Gişesi”nde değil, puan kaybından sonra bizim futbol camiamızda yapılır ve yapılıyor.
Daha Şükrü Saracoğlu’nun merdivenlerinden inerken “O da öfkesine hakim olsaydı” mırıltıları duyuluyor futbol elitlerinden.
Ben uydurmuyorum. Federasyon bağlantılı, hatta yönetim koltuklu insanlardan kulaklarıyla duyanlar anlattı. Su ısınmıyor; kaynadı.
* * *
Peki Avrupa yarı finalisti nasıl bu kadar kolay “ters yüz oldu”?
Israrla iddia ediyorum ki, hafta başında yazdığım gibi “Erivan’ın, Kadıköy’e etkisidir” bu.
Ermenistan maçında Milli Takım’ın balansı bozulmasaydı, orada ve memlekette “klasik” takılsaydık, “Vatan Millet Sakarya” ve “Erivan mücahitleri” gibi alt düzeyde tapınmalar yaşardık, ama bu kadar birbirimize girmezdik.
Futbolcularımız duygularını bastırmasaydı. Belki otobüste kapışmazlardı dönünce.
Fatih Terim “Kafkas zaferini” olanca hamasetiyle yaşasaydı, belki “ikinci takım çalıştırmak” gibi zorlama planlarla güvenoyunu sınamaz, işine yoğunlaşırdı.
Olmadı.
Bir futbol maçına, futbolculara ve teknik kadroya kaldıramayacakları kadar yük bindirdik.
Üstelik duygu, coşku, sevinç, hırs gibi insanı duygulardan sıyrılmalarını istedik.
Yaptılar.
Bedelini Kadıköy’de ödedik.