Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kaldırımda ufak bir çocuk ağlıyormuş. Yoldan geçen bir adam çocuğa yaklaşmış, neden ağladığını sormuş.
Çocuk;
“Sinemaya gitmek için elimde iki tane beş lira vardı. Büyük bir çocuk geldi, elimden zorla beş lirayı aldı” demiş. Parmağıyla uzaklaşmakta olan çocuğu göstermiş.
Adam çocuğa şefkatle yaklaşarak konuşmaya başlamış:
“Bağırmadın mı, yardım çağırmadın mı” ?
“Olur mu. Bağırdım”.
“Kimse duymadı mı ?”.
“Kimseye sesimi duyuramadım”
“Neden daha yüksek sesle bağırmadın”?
“Sesim daha yüksek çıkmıyor” demiş ve adama umutla bakmış.
Adam gülümseyerek;
“O elindeki beş lirayı da bana ver” demiş ve çocuğun elinden zorla ikinci beş lirayı da alıp oradan uzaklaşmış.(*)
* * *
Bertolt Brecht’in bu hikayesindeki “çocuk” bizim futboldur.
“Zorla veya şefkatle” ondan bir şeyler koparıp kaçanlar ise malum!
Son örnek Ankaragücü’dür.
Baştan yazayım. Pekçok kişinin sandığının aksine benim sayın Melih Gökçek’e ilişkin bir takıntım yoktur. Üstelik son derece medeni görüşmelerimiz olur ara sıra. Bunca yıllık seçim başarısını takdir etmek ve bana karşı hoşgörülü nezaketine teşekkür etmek ise boynumun borcudur.
Benim söylediğim, -kısa vadede güç ve para girdisi sağlamış görünse bile- siyaset futbolun mutlaka reddedeceği bir organdır.
Doku uyuşmazlığı vardır.
En baştan yanlıştır bu “nakil”...
Zaten bir siyasetçinin futbola yatırım yapmasının tek sebebi olur;
“Futbolu kullanmak”.
Yaptığı yatırımların kaynağını/miktarını hesaplamak ise futbol için sevinmek yerine memleket için üzülmeyi gerektirir ki, ayrı mesele.
* * *
Şimdi sizlere soruyorum.
Sayın Gökçek “sadece Türk Sporu’na katkı yapmak için” yola çıktığını söylüyordu. Ve diyelim ki, dibine kadar samimiydi.
Sonuç ne oldu?
Milyonlarca liranın harcandığı “Ankaraspor yok oldu”. Milyonlarca lira harcanan ve milyonlarca lira borçlanan “yüz yıllık Ankaragücü yok olmak üzere”.
Bunu ben değil, Sayın Melih Gökçek söylüyor.
“Batar, küme düşer” diyor.
Kulübünden tekme tokat kovulan bir futbol adamından, kulübü hakkında asla duyulamayacak bu cümle bile siyasetçinin futbola nasıl baktığının belgesi değil mi?
Kızmayın sayın Gökçek’e... O “önce” siyasetçi.
Bize gelince... Bu sevda başladığında “Hatadır, günahtır, yasaktır” diye yazarken “kötü adam”dık, peki kime yaradı siyasetin spora abanması?
* * *
(*) Epik Tiyatro dehası Brecht’in bu öyküsü Adnan Nur Baykal’ın “Şeytanlaşan İnsanlar” adlı kitabından. Sayın Baykal, Joseph Fouche ve Halet Efendi’den yola çıkarak siyasetçinin yozlaşma sürecini ve sonuçlarını muhteşem bir şekilde anlatmış “ne yazık ki”!.. Evet, ne yazık! çünkü yaşadığı müstebit dönemin zaaflarını ancak “hayvanlar” üzerinden anlatabilen Lafonten’i hatırlatıyor insana.

Haberin Devamı

Aziz Yıldırım "kılıbık"mış!
Çuvaldızı kendimize batıralım.
Aziz Yıldırım “Kulüpler Birliği Başkanı” şapkası ile sporda şiddetin önlenmesi için kurulan komisyonuna gidiyor, TBMM çatısı altında, bilet KDV’sinden Kulüpler Yasası”na, protokol tribününden özel güvenliğe kadar her konuda istek ve şikayetlerini dile getiriyor.
Medyada manşet:
“Yıldırım evde kılıbığım dedi”!
Spor ve şiddet konusunda her türlü ukalalığı yapan medya, ortada “ciddi bir girişim” varsa işi sulandırmak için fırsatı kaçırmıyor.
İsteyen istediğini yapar. Lakin medya, hayati bir konuya cıvık yaklaşımıyla sporda şiddet konusunda treni kaçırıyor; o kadar.
Hem de “iki tık” uğruna.