Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zaten ezelden beri transfer mevsiminde scout ekibi, geri kalan zamanda teknik direktördük “futbolsever” kategorisindeki Türk vatandaşları olarak!
Hakemliğimiz de vardı tabi… Yaşam boyu süren hobi gibi.
Yetmedi…
Statlar yapılırken mühendis, kulüplerimiz batma noktasına geldiğinde maliyeci/bankacı olduk. Covit 19 çıktığından beri, hepimiz viroloğuz… Pandemi uzmanı kesildik…
Yaşam boyu eğitim dedikleri bu olsa gerek!
Tamam… Oynayanlar/teknik adamlar ve içindeki çeşitli mesleklere dahil unsurlar açısından futbol para kazanılan bir endüstri olabilir. Peki, izleyen ve oraya para taşıyanlar için keyif işi değil midir?
Hani taraftar müşteriydi? Var mı müşteriyi işe koşmak?
Daha kötüsü bitmeyen angaryada gönüllüyüz… Bilemiyorum, futbolsever miyiz mazoşist mi?
Şimdi, birkaç hakem ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu yüzünden işin yoksa yönetmelik ezberle, içtihatları tara, raporları oku, iddianame ve savunmaları incele… O da yetmez; hukukçu ol ve PFDK’daki gedikli avukatlardan oluşan altı üye bir başkanın nasıl ve nerede hata yaptığını bul.
“Üst mahkeme” gibi… Bu kadarı da fazla yani.
Ama mecburuz!
Futbolda hiçbir işi yapması gerekenlere teslim edip huzur içinde keyfimize bakamıyoruz. Çünkü abuk sabuk kararlar çıkıyor hakeminden, PFDK’sından son bağlamda Federasyon’dan.
Ne rapor rapor, ne karar karar.
Hala Fatih Terim’in hakeme “ciddiyetsiz” mi dedi yoksa “cibilliyetsiz mi; onu bilmiyoruz ki, hakeme duyamayacağı kadar uzaktan hakaret eden bir başkana 150 gün hak mahrumiyeti verilirken Terim’in cezasını az veya çok bulalım.
Nerede kaldı, Rafael’e verilen kart iptal edildiyse neden yönetmeliğe göre maçın son yirmi dakikasının tekrar oynanmayacağını anlayalım.
Bakın, MHK yanlış adama kart gösterip oyunun seyrini değiştiren hakemden düdüğünü alır, TFF abuk sabuk kararlarla futbolun altına dinamit koyan PFDK’yı birer tane şilt ile evlerine yolcu eder, mevcut hata değilse bile imaj düzelir.
Bunu da bize ihale etmeyin.
Hele dev gibi camiaların aralarında tartışarak bir sonuca varacaklarını, doğruyu bulacaklarını hiç düşünmeyin.
Onlar bir “saçmalıklarını gölgelemek” veya “taraftarı kenetlemek” dışında adalet ve hakkaniyet adına parmaklarını bile kımıldatmazlar. Hele kendilerine gerekmiyorsa! Aslında taraftarı kenetlemenin, varsa bir olumsuzluğa perde çekmenin en iyi yolu futbolu doğru dürüst oynayıp şık skorlar almaktır ama kim uğraşacak.
Kestirmesi “kavga”.
“Kavgada ya kaybedersin ya da daha çok kaybedersin” gerçeğini bilirler bilmesine… Umursamazlar. Hatta tam tersine, kaçınılmaz kayıptaki o küçük farka taliptirler. Rakibe daha çok kaybettiren muzafferdir kulüpçülük raconunda.
Şayet şampiyonluk yolunda başat rakip olarak Fenerbahçe’yi görmese, şayet o sırada Fatih Terim’e verilecek cezanın eli kulağında olmasa, Fenerbahçe - Başakşehir maçındaki hakem hatasına, kavgada ikinci raundun ucu “Fetöcü - Şikeci” çamuruna bulanmış sopalarla yapılacağını bile bile taraf olur muydu Galatasaray?
“Sütten çıkmış ak kaşık” değil ki kendisi… Sanki hiç lehine hakem hatası yaşamamış gibi!
Lehine dedik de… Fenerbahçe öndeyken yapılan hakem skandalı ve ardından Başakşehir’in atomlarına ayrılması Fenerbahçe’nin lehine mi oldu gerçekten?
Al birini vur ötekine…
1,5 yıl önce Rizespor - Galatasaray maçından sonra aynısı Ali Koç yapmış haksızlığa el koymuştu. Çünkü geçen sezon Fenerbahçe’nin hali feciydi ve bir Galatasaray marazası ilaç gibi gelirdi! Lakin hariçten gazel okumak Fenerbahçe’ye ne getirdi gördük sezon sonunda.
Bu omurgasız ve faydasız adalet bezirganlıklarını çocukça bulur “taraftara meddahlık” deyip gülebilirsiniz. Hatta sempatik bile gelebilir size sevgili kulübünüzün pasif-agresif atakları.
Ancak olayın acıklı yönleri de var:
Malum, kulüplerin girdiği kavgadan vazife çıkarıp rakip takımdan muhataplarımıza sokakta/çarşıda/kahvede hesap sormak gibi bir huyumuz var bizim.
Başladı mı salgına döner. Üstelik aşısı da icat edilmedi.
Bırakmayın kulüplere, bize, kimseye… Zaten pandemiyle, ev hapsiyle, maskeyle, ekonomik sıkıntılarla dellenmiş halkım; kıymayın.
Söylemedi demeyin; can yanabilir!
Hem… Teknik direktörlük, scout, hakemlik, mühendislik, maliyecilik, bankacılık, pandemi uzmanlığı yetmedi mi; sıra yargıçlık ile fedailiğe geldi?
Kendinize kıyamıyorsanız alttan başlayın. Kesip atın! Korkmayın, hangi hakem gitti de maçlar aksadı?
PFDK’ya ise yeni bir başkan atanacak sadece… Yedek üyeler orada duruyorlar ve yarın göreve başlarlar.
Biz de deriz ki, “birtakım hatalar oldu; yapanlara yol verdiler”.
Suç ve ceza uyumlu olunca tekrarlanmayacağını umarız hiç yoksa.
Ama “kulağının üstüne yatmak”… İşte o her türlü hatayı katlayan bir gaflettir.
Felaket, doğa olayından değilse mutlaka gaflettendir.