Tam zamanında geldi Hollanda maçı... Çok ihtiyacımız vardı! Yanlış anlaşılmasın; ulusal dayanışma, zafer, moral gibi “duygusallıklar” adına değil... Onları “aştık” çok şükür!
“Aşırdılar”!..
Milli maçı “cebir denklemleriyle” tarif edip, hangi ülkeden milli futbolcu “devşireceğimizi” anlata anlata, Kırmızı-Beyaz’ı “soluk/silik renklerle” yenileyip, pirimlerin kur hesabını kafamıza vura vura iyice aklımızı karıştırdılar ve sokaktaki adamı Ay-Yıldızlı formaya yabancılaştırdılar.
Artık “başka” ihtiyaçlarımıza cevap veriyor milli maçlar!
Bugün olduğu gibi.
* * *
Hollanda maçına ihtiyacımız var; çünkü ne olduğumuzu, nerede durduğumuzu anlamamız lazım.
Bakın. Şu alemde futbolumuz adına ahkam kesen ne kadar insan varsa, hemen hepsi (gerçek gazetecileri tenzih ederim) dertlerini üç büyükler üzerinden anlatmaktadır.
Hatta bazıları üç büyüklerin “adamıdır”!
Evet adamı... Kimi “kadrolu”, kimi “fahri”, kimi “eski”... Gözlerinde, takımlarının renklerinde kurbanlık tülbenti.
Çok da kızamayız onlara...
Üç büyükler dışında bir haberi yorumu merak eden var mı piyasada? Talep var mı?..
Kırk yılda bir, çok güzel bir konu bulacaksın da büyük bir takımın solbeki üzerine yazdığın kadar okutacaksın.
Kim uğraşacak onunla?
* * *
Üç büyüklerin hali de malum.
Bu üç büyüklerden çıkışla, bir tane olumlu cümle kurmak mümkün mü? Mecburen kan gövdeyi götürüyor futbol adına.
Zehir zemberek fikirler, istifa mitingini aratmayan görüşler, as/kes/kov şeklinde tavsiyeler...
Üç büyükler dibe vurmuş, sanki futbolumuz yanmış tutuşmuş.
Oysa maçı kaybeden, sahada ezilen her “büyük” karşısında, maçı kazanan ve o “büyüğü” sahada ezen bir takım var.
Lakin gören yok.
İşte Hollanda özel maçının önemi burada. Futbolumuzun “turnusol kağıdı” olacak milli maçlar. Fena oynamazsak anlayın ki, arıza üç büyükler ile sınırlıdır ve Türk Futbolu yolunda yürümektedir.
Ben zaten yürüdüğüne ve üç büyükler eşitlenince daha sağlıklı olacağına inanıyorum, ama ispatı Milli maçlarda.
Polat ‘sıra savma’ peşinde
Aslında Galatasaray’ın kimyası neden bozuldu biliyor musunuz?..
“Sıra” şaştı!..
Futbol denilen çok bilinmeyenli denklemde bir takımın başarısız olması başarılı olmasından kat kat büyük ihtimaldir.
Ve bu talihsiz süreç kapıyı çaldığında
denenmiş/geliştirilmiş yöntem bellidir:
Önce futbolcuları değiştirirsin.
Sonra hocayı.
Bir basamak sonra sıra yönetime gelir.
Galatasaray yönetimi teknik direktörden sonra değişim listesine İnsua, Misimoviç, Kewell, Ayhan ve Servet'i koyuyorsa, bunun adı “sıra savma”dır ve yönetimi makinaya bağlı yaşatsa da kaçınılmaz son “takdir-i ilahi”dir.
Her geçen gün kayıptır; o kadar.