“Seyircisiz” maça kadınların ve çocukların misafir edilmesi gibi “pozitif ayrımcılığı” eleştirmek ne mümkün!..
Ama insanın “içini sızlatan” bir şeyler var arka planda.
Mesela... RTÜK’ten ceza alan tv kanalında “zorla” belgesel yayınlatılınca, belgeselin düştüğü duruma düşmüyor mu kadınlar ve çocuklar?
Ceza mı onlar?
Ödül mü?
Dekor mu?
* * *
Sonra... “Her türlü problemin” buluğ çağından itibaren erkek cinsi tarafından çıkarıldığı tecil edilmiş oluyor böylece.
Gelin şimdi çocuğu ile karısını stadın kapısında bekleyen “baba”ya çocuğun soracağı soruları cevaplayın!
“Baba, ne haltlar çeviriyorsun da giremiyorsun stada”?..
* * *
Ve en ağır şüphe... Seyircisiz maç garabetine çözüm bulamayan Federasyon’un “kadın ve çocuk” kutsallığını kullanarak cezalı takımlar ile kamuoyuna şirin gözükmek çabası!
Nereden mi çıktı?
Federasyon çocukları ve analarını bu kadar düşünse, sadece “eski federasyonun fikri” diye UEFA’nın bile takdir ettiği, “katkı” yapmak için TFF’den talep beklediği çocuklarla ilgili bir projeyi -ki, ayrıntıları pek yakında Ters Köşe’de olacak- yok saymaya çalışmaz.
* * *
Peki... Seyircisiz maça kadınlar ile çocukların davet edilmesi kötü mü oldu?
Hayır.
Keşke babaları da gelseydi.
Keşke maç gündüze alınsa, çocuklar ertesi gün okula yetişselerdi.
Keşke tribün boş kalmasın diye hatırlanmasalardı.
Keşke federasyonumuzun çocukları ve analarını gerçekten düşündüğüne inanabilseydik.