Arda-Messi veya Alex-Hagi kıyaslamaları gibi hantal/banal polemiklerle piyasayı köpürtmek, habersiz günlere gündem düşürmek değil niyetim...
Öyle olsa “Daum mu iyi hoca, Rijkaard mı” derdim.
Aslında bunun belgeli yanıtı var da... Çok saçma olmasın diye soruyu hafifletirdim:
“Türkiye’de hangisi başarılı”?
Bu daha makul ve uygun bir soru... Parametreleri bol, demagojiye açık. Üstelik iştah açıcı!..
Lakin geç kalmış olurdum! Zaten çoktan başladılar!
Kalemli, mikrofonlu “toplum mühendisleri” Rijkaard’ı tıraşlayarak bizim bedene indirmeye çalışırken Daum’a “yeni rekorlar” icat ediyorlar ki, aradaki fark kapansın, “hangisi başarılı sorusu” bir anlam kazansın.
Hatta Hollandalı’ya “korkaklık”, Alman’a “ekstra zeka” yapıştırmaya kalkanlar bile var.
Çok doğal...
Bu ülkede bir spor yorumcusuna ancak “yıldız” ise para var.
Eeee, yorumcu nasıl yıldız olacak?.. En doğru tespitleri en zeki cümlelerle ifade ederek ve aynı performansı 34 hafta sürdürerek mi?
Zor iş. Üstelik bilgi ve yetenek gerekli.
Daha kestirmesi; gerçek yıldızlardan parça kopartmak. Sarsıcı ve sıra dışı sıfatlar kullanmak. Futbolun anayasasını delip doğramak.
Ne kadar saldırganlık, o kadar şöhret. Ne kadar şöhret o kadar para.
Peki, yıldız olmak, şöhret olmak iyi de... İnandırıyorlar mı bari söylediklerine?
Buyurun “Rijkaard/Daum” operasyonundan yola çıkalım:
Bizim de Fenerbahçeli, Galatasaraylı tanıdıklarımız var. Soruyoruz herkese. Şu yazıyı yazdığım ana kadar bir Galatasaraylı’dan Rijkaard’a ilişkin bir tane “ümitsizlik cümlesi” duymadım. Bir tane Fenerbahçeli’den Daum hakkında “tam güven” ve “huzur” işareti almadığım gibi.
Üstelik biri tulum çıkarmış 8 haftada, diğeri şok yenilgi almış.
Kimse Rijkaard’a güvenini kaybetmediği gibi, kimse Daum’a tam inançla bağlanamamış.
Kıymetli yorumcularımıza rağmen.
Ne işe yaradı kaleminden kan damlayanlar, hırsından mikrofonu yutanlar?
Hemen söyleyeyim; bu benim anketim. Deneklerim dostlarım. Komşularım, sokaktaki tanıdıklarım. Başka yerlerde farklıysa bilemem. İstiyorsanız siz de bir anket yapın.
Buradan çıkan sonuç... Hiçbir etkisi olmuyor medya yıldızlarının.
Yırtınsalar fark etmiyor.
Fantezi laflar, kulak rontgenciliği gibi dinlerken heyecan veriyor o kadar. Düğmeyi çevirip, sayfayı kapatınca hiçbir kişisel kanaatta hiçbir etkisi olmuyor.
Etkilenen vardır tabi...
Kaybedilen maça kızgınlığını dile getirmek için aykırı yorumların kılavuzluğuna sığınanlar veya bir türlü güvenemediği teknik direktörünün soru işaretlerini unutmak için yeni rekorlardan medet umanlar.
Üç kez aynı üfürükçüye dolandırılan insanlar bile var.
Önemli olan akıllı başlılar.
Bir tanesini ikna edip teknik direktörü hakkındaki fikrini değiştirsin bir yorumcu, dişimi kırayım.