Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunda hayret edecek bir şey yok!.. Beşiktaş’ın iki başkan adayı vardı; ikisinin de soyadları isimlerinin önündeydi. Biri Beşiktaşlı İçişleri Bakanı’nın oğlu, diğeri Beşiktaşlı işadamının... Genel Kurul, “burada siyaset işlemez” dedi.
Hep yazıyorum, anlatamadım...
Futbol başka bir gezegen! Güçler dengesi farklı. Türkiye’nin her çatısı altında önünde ceket iliklenen insan, futbolda apışıp kalabiliyor. Ne emir-komuta işliyor, ne siyaset, ne para futbolda...
O aidiyet duygusu var ya; insanı kulübüne ilişkin bir hamle bekliyorsa, kulüp aile oluyor... Evlat oluyor... Sevgili oluyor! Ne siyaset, ne çıkar, ne ahbap... Ailesi hakkında en iyi tercihi yapması gerekir gibi geliyor insanlara.
Peki, “Yıldırım Demirören” tercihi iyi miydi?
Valla, “iki seçenek” varsa en iyisi o... Sayın Murat Aksu’nun feci seçim stratejisi bağlamında - söylediği gibi, hiç olmazsa zengin! Hiç olmazsa rakibi gibi karamsar değil. Hiç olmazsa hatalar da yapmış olsa- düzeltme niyeti ve gücü var. Hiç olmazsa tecrübeli.
Şaşıracak bir şey yok... Beşiktaş genel kurulu (daha) zengin, iyimser, güçlü ve tecrübeli olanı tercih etti.
“Devr-i sabık” yaratmayı vaat edeni değil...
Bakın hâlâ hatalı stratejisini sürdürüyor sayın Murat Aksu. Demirören dönemini “İbra etmem” diyor. Oysa bir seçim kaybedince sona ermiyor ki sayın Aksu’nun Beşiktaş başkanlığındaki iddiası. Resmen gemileri yakıyor. Çoğu Beşiktaş’ın gemisi.
Şimdi...
Sayın Yıldırım Demirören kazandı ve iş bitti mi?
Hayır...
Ama tribünden “yeter” diye bağıranlar yüzünden değil!.. Onlar melodiyi sevdiler, isterlerse devam ederler. Yıldırım Demirören’in ilk doğru adımında ise fena halde “marjinal” duruma düşerler. Zaten çoktan bıktırdılar.
Peki neler bekliyor Başkan’ı?
Sayın Başkan’ı bekleyen “görev”lerin en hayati, en zaruri olanlarını genel kurulda yüzüne karşı söylediler. Beşiktaşlılar’ın beklediği, mali yapının düzelmesi, borçların azalması ve stat.
Birkaç yüz milyon dolar “cık”!..
Kol kola girmeden altından kalkılacak iş mi? Tribünden küfür işiterek yapabilecek babayiğit yetişti mi bu coğrafyada?
Beşiktaşlı bilir gerisini.
Ben bu büyük sorunlar arasında unutulup gitmesinden korktuğum, para ve mülkle ölçülemeyecek bazı değerleri hatırlatmak istiyorum. Ki, bunların büyük kısmını Demirören başlattı. Hengamede ikinci plana itmesinden korkuyorum.
Mesela, tribüne aile sıcaklığını taşıması.
Mesela deplasmanlara eşlerle gidilip Anadolu’daki girişimci kadınlara “mikro krediler” yaratılması.
Sosyalleşme, yaygınlaşma, iletişim, sevgi...
Hani “Beşiktaşlı Duruşu” dedikleri saygın bir halkçılık ve ağırbaşlılık genleri var ya; onun altının kalın kalın çizilmesi.
Kısaca, sadece Beşiktaş’a değil, futbolumuza, ülkemize, barışa katkı yapacak ve yapanı çok üst mertebelere taşıyacak eylemler. Ucunda sportif ve maddi kazanç görünmese de gerçek Beşiktaşlı, gerçek sportmen anlar ne demek istediğimi.
Bu sezon şampiyon olmuşsunuz, olamamışsınız çok mühim değil. Cumhuriyetten eski sivil organizasyonların hiçbir günlük problem karşısında ilkelerinden ve misyonundan ödün vermeden yürümesi önemli.
Sayın Demirören’de bu hassasiyet vardı. Özenle devam ederse istediği kadar “yeter” desinler; yaptığı kadarıyla tarihe geçer. Kimse sonsuza kadar oturamaz o koltuklarda. Aslolan, oturduğu sürece yaptıklarıdır.
Borç ödenir, kupa alınır, seçim kazanılır-kaybedilir... Ve bir gün tribün gönderse bile sayın Süleyman Seba gibi heykeli dikilir “büyük proje” sahiplerinin.
Top, Beşiktaşlılar’ın.