Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ambulans kaptırmış geliyor. Sirenler cayır cayır. Yaya geçidinde bir amca; her halde kulakları ağır işitiyor.
Küüüt...
“Ay ne talihsiz adammış” dersiniz değil mi?
Adı lazım değil, “marjinal” dostum “Amma ballı adam” dedi.
“Ambulansla anında müdahale... Ya kamyon çarpsaydı”!..
Gördüğünüz gibi “şans” denilen şey de izafi.
Mesela Mustafa Denizli... İstanbul’daki son iki maçında Diyarbakırspor’la yenişemedi, Bursa’ya yenildi. Hem de ne yenilmek...
Mazi mi oldu yani Mustafa Denizli şansı?
Yooo... Üç haftadır izliyorsunuz işte... Nerede “kan içen” medya, nerede kelle isteyen taraftar? Niye çarmıha gerilmedi?
Beşiktaş yönetimi, o malum “arkasındayız” aşamasına bile gelmedi.
Çünkü ambulansın çarptığı ağır işiten amca kadar talihi vardı henüz. Yani tamamen tükenmemişti:
İki maç da cuma günüydü. Araya rakiplerinin maçı girdi, sinirler gevşedi, daha soğukkanlı bakıldı soruna. O da birkaç gün sonra...
Tırsmış medya! Mustafa Hoca’nın kısmetinden tırsmış...
“Bir bakarsın Fenerbahçe ve Galatasaray da devrilir, Beşiktaş devreyi şampiyon gibi bitirir; ters köşeye yatarız” diye düşünüyorlardı belki.
Şimdi... 16 maçta 7 gol yiyen Beşiktaş’ın, Bursaspor’dan kendi sahasında 3 yemesinin hikmeti nedir?
Denizli ile Sağlam’ın ellerindeki malzeme eşit midir?
Hava muhalefeti, saha göllenmesi, hakemin sarı kart çekingenliği falan demeyin.
Bu “tuhaflığın” sebebi Mustafa Denizli’nin bir yıl üç ay önceki televizyon programlarıdır.
Evet... “Yorumları” yüzünden Ertuğrul Sağlam’a yenildi Denizli!
Eleştirip yerine geldiği Ertuğrul Sağlam’ı, çok daha fantezi taktiklerle/adamlarla dize getirmek isterdi. Ama doksan dakika yetmedi “az fantezi” ile yetindi. O bile yetti.
Mustafa Denizli iyidir, hoştur, bilgilidir, kalitelidir. Lakin, şu “fark yaratma” sevdası fena halde zedelemektedir hem onu hem Beşiktaş’ı.
Keşke kulakları yaya geçidindeki amca gibi ağır işitiyor olsaydı. Keşke her “akıl vereni” duyup “tam tersini” yapmak ve “düşünülmeyenlerin adamı” olmak için çabalamasaydı.
Hiç olmazsa hastaneye yetiştirilir, kamyon çarpmış gibi yolda kalmazdı.

Haberin Devamı

Denizli’ye ne çarptı.. Kamyon mu ambulans mı
Fenerbahçe tabanı Carlos’u anlamadı
Takside Lig Radyo’dan Roberto Carlos’un veda töreni yorumlarını dinliyoruz.
Şoför atıldı; “N’oluyo yaaa, sanki bi katkısı oldu Fener’e” dedi.
Dikiz aynasına kehribar tespih ile Fenerbahçe bayrağını üst üste asmış, Brezilyalı’ya fena takmıştı:
“Bi de törenler mörenler. Verdi mi aldığı paranın hakkını”?!..
Uğraşacak halim yok; “hı hı” dedim.
Dedim ve düşündüm. Demek ki, Roberto Carlos’u, Türkiye’ye getirmenin mana ve önemini tabanına iyi anlatamamıştı Fenerbahçe. Bazı taraftarların önüne “büyük planı” koyamamış olmalı ki, gündelik yorumların at gözlüklü sinsiliklerini zeka ve bilgelik sanıp içlerine sindirmişlerdi.
Şimdi onunla güzelce vedalaşmanın önemini de anlamıyorlardı.
Kestirmeden yazayım belki taksici arkadaşım da okur:
Ben yabancı futbolcuya karşıyım. Ama Roberto Carlos gibilerine değil. Keşke aynı yaşta, aynı performansta ve aynı şöhrette beş tane daha yabancı olsa ligde. (Dünya’da bile bulmak zor beşini, ama neyse)
Keşke milyonlarca euro onlara verilse ve takımlarına pek katkı yapamasalar.
Bak taksi şöförü kardeşim, futbolcular da şöförler gibi iki türlüdür. Bir türünü sadece gideceğin yere çabuk ulaşmak için tercih edersin, diğerini lüksü yüzünden. Fiyakası için.
Futbol gibi fiyakanın imaj yarattığı, imajın para olduğu bir endüstride iş yapıyorsan ikisine de ihtiyaç duyarsın.
Ben de maça yetişmek için binmiştim zaten senin arabana.