Chelsea bugün kazanırsa, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda sevgi gösterisi yapan bir avuç Galatasaraylı’nın katkısı ne kadar olur buna?
Anayasa Mahkemesi’nin iddianameyi kabul kararına tepki için AKP’nin önüne giden ve anında karga tulumba edilen takkeli-cübbeli yeşil tespihli meczubun “ortama” katkısı kadar.
Yani negatif.
Hem dirlik düzenlik açısından negatif... Hem rakibi, hem tuttuğu taraf açısından.
Korkuları artıran, endişeleri cilalayan, geren, üzen, kızdıran tatsız bir davranış vesselam.
Peki hiç mi faydası yok? Var tabi.... Kendi açılarından.
Beş-on tane sarı kırmızı kaşkollu adam, hapse girecek ağır suçları göze almadan nasıl bu kadar medyatik olabilirlerdi? “Zamanda yolculuk kuramı” için “Kuantum” ile “Görecelik” ölçeğinde ve sağlamlığında bir dayanak bularak mı?
Bulsalar ne olur sanki? Burada kim bilimsel yönüyle ünlü olmuş ki?
Ya o tespihli adam. “Var oldu” artık... Ekranda görüldü. Ölse ne gam?
Vah benim vatanıma!
Kimse demokrasi dersi vermeye kalkmasın bana. Küreselleşmenin futbol boyutuna falan da girmesin.
Bir avuç Galatasaraylı futbol meczubunun eylemini eleştirmek de benim demokratik hakkım.
Ve kimse meseleye pragmatik çözümlemeler getirmeye uğraşmasın... Yemezler.
“Fenerbahçe’nin, Avrupa başarısı ile elde edeceği kaynaklar, benim yok olmamı getirir” izahı iflas etmiş bir fanatizmdir. Lobradiya’daki Lugono Gölü kıyısında villa, Florida’nın Miami Beach’inde kotra sahibi tuzu kuru vatandaşlarımızın bu ülkeye “oyun parkı” gibi bakmasının dışavurumudur ve görüldüğü yerde kınanmalıdır.
Herkes birbirini yemeye başladığında onlar evlerine, teknelerine gider, Sabiha Gökçen’deki arkadaşlar Beyrut’un kaderini kılcal damarlarında hisseder.
Chelsea hırslandı mı yani o gösteriyle? Yoo... Olası Fenerbahçe-Galatasaray düşmanlıkların, alt yapısı sağlandı, geçmiştekiler hatırlandı o kadar.
Bunlar pis ve tehlikeli oyunlar.
Fenerbahçe’ye gelince...
Dostlar “gücünü”, düşmanlar “ödevini” hatırlatmalı ona.
Sabiha Gökçen’deki sarı kırmızı bereliler kahrolsun diye değil, mahcup olsun diye hiç değil, rakip de olsa ülkesinin takımıyla gurur duymayı öğrensin diye oynamalı.
Ekstra zekalara, insanüstü performanslara, aşırı adrenaline gerek yok.
Elinden geldiği kadar.
Kazanır- kaybeder... Ama ne zaman ki, Galatasaray Avrupa’ya giderken onu alkışlarla uğurlar; o gün tarih yazar.
Büyük olmak bu çünkü.