Bu Dünya Kupası, size de “sevimsiz” geldi mi?.. En azından eski dünya kupalarına göre. Bir şeyler eksik gibi...
Yanıtınız “evet”se, bendensiniz.
İsterseniz nedenlerini birlikte araştıralım.
Ama dürüstçe... Kalbimizin sesine kulak vererek. Duygularımızı da katarak. Hatta, önce “algısal” olanlardan başlayalım:
* * *
Bir kere kafadan 2-0 mağlup başladı Güney Afrika... İki tane itici “sembolü” vardı son Dünya Kupası’nın.
Birincisi melodi bile çıkaramayan saçma sapan borazan; vuvuzella.
Sadece gürültü için icat edilmiş bir alet.
Üstelik plastik...
Afrika’da plastikten yöresel çalgı.
Al onu, Dünya’nın hangi çılgınlığa doğru sürüklendiğinin fotoğrafını çek. Stadı dolduran vuvuzelladan daha iğrenci, “kırk-elli bin kişinin toplu halde geğirmesi” olsa gerek.
* * *
İkincisi ahtapot... Bence ahtapot, yeryüzündeki hayvanların en sevimsizlerinden biri. İspatlayayım mı?
Denizde yüzerken Paul ile yüz yüze gelseniz mi tırsarsınız, aynı büyüklükte bir yunusla mı?
Bırakın yunusu, köpekbalığı bile daha cana yakındır ahtapottan.
Belki bu konuda “ön yargıya” sahibim. Ben ahtapotu yemeyi bile sevmem. Ne idüğü belirsiz o renk değiştiren hücreleri, lavabo pompasına benzeyen vantuzları yutamam.
Hem hangi bacağını yiyoruz bakalım; çiftleşme sırasında cinsel organ olarak kullandığı bacağını mı?
* * *
Gelelim daha ciddi nedenlere...
Bakınız “sürpriz” yoktu bu Dünya Kupası’nda... Sürpriz futbolcu.
Neden?
Çünkü, televizyonda Dünya liglerini, Avrupa kupalarını izlerken ezberlediğimiz adamların “daha az organize takımlarda / daha düşük düzeyde futboluna” bakmak zorundaydık.
En fazla, en iyi oynayan, ancak daha önce izlediğimiz kadar güzeldi.
Televizyonlarımızda yabancı lig ve kupa yayınları arttıkça, “sürprizsiz” Dünya Kupaları’na Avrupa Şampiyonalarına hazır olun.
* * *
İkincisi, Avrupa Birliği’nin futbola etkileri.
“Ulus kavramı” yok edilmeye çalışılırken “Milli Takımlar”ın daha zevkli, daha çekişmeli, daha büyük rekabete doğru ivmelenmesini nasıl bekleyebilirsiniz?
Gene “ulusalcılık” yapmıyorum...
Milli hislerin Dünya ve Avrupa Şampiyonalarına ekstra heyecan katkısı vardı, Avrupa o motivasyonu yitirdi. Onu söylüyorum.
Latin ve Uzakdoğu ülkeleri de olmasa, UEFA Kupası’ndan ne farkı kalacak Dünya Şampiyonası’nın?
* * *
Üçüncüsü, “kimliksiz takımlar”!
Milli takımlar pasaport birliği üzerinden kuruluyor, kulüp takımları yeryüzündeki en iyi, en işine gelen futbolcuyu alabiliyor.
İngiltere’de İngiliz olmayan takımlar mücadele ederken İngiltere Milli Takımı’ndan ne bekleyebilirsiniz.
Aynı tuzağa biz de çekilmek üzereyiz. Üstelik, ayranımız yokken içmeye.
* * *
Ve Dünya Kupası’nın “sevimsiz” gelmesindeki son unsur:
Psikolojik...
İnsan hak ettiği ama elde edemediği bir şenliği izlerken ister istemez kanı çekiliyor.
Dünya’yı bilmem... Ama “bize” sevimsiz geldi Güney Afrika.
En azından bana.