Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Pek yakında”, “az sonra” falan demeden, sezona bir düzine zaferle Süper Lig kayasına saplanmış “Ekscalibur Kılıcı” gibi giren ve yerinden sökülmesi -şimdilik- imkansız görünen Fenerbahçe, Başakşehir’i ezerek “emanetteki” liderliğini geri aldı!
Üstelik beklediğinden de kolaydı.
Çünkü, Fenerbahçe’nin ideale yakın kadrosu karşısında, “gecikmiş transferin” bedelini ödeyerek beş yeni futbolcusunu tribünde bırakan Başakşehir’in, ne kağıt üstünde kazanma şansı vardı ne de müstakbel adıyla “Fenerbahçe Atatürk Stadı” çimenleri üstünde.
Dua etsin yine de Başakşehir; üçüncü haftada ertelenen maç sırasında teknik direktörü Emre Belözoğlu’ydu diye, yeni hocası Çağdaş Atan’ı da tribünde oturtmamıştı yönetmelik!
Aslında Başakşehir maçı İsmail Kartal için tam anlamıyla bir “ev ödeviydi”!..
Fenerbahçe gücünün kilit taşı “rakip sahaya yerleşerek atak sürekliliği” gerçekleştirmekti. Bu sırada rakibin geçişlerine engel olmak “tek başına 6 numarayı aşan bir işti”. Top kaybında yerinde savunma yapılmalı, Fred ve Syzmanski İsmail’e yardım etmeli, takım duruşu, rakibe göre restore edilmeliydi.
Hiçbirine gerek kalmadı ki…
Başakşehir’de bir tek Çağdaş Atan’ın takıma indirmeye çalıştığı çağdaş uygulamalardaydı ümit… O da “virüslü” çıkmıştı sanki. Ruhunu teslim etmek üzere bir takım vardı Fenerbahçe karşısında.
Başakşehir bu kadar kötü olmasa Fenerbahçe’ye “mükemmel” demek işten bile değildi. Müthiş arzuluydular bir kere. Olağanüstü atik-tetik, zeyrek, zinde ve seri idiler. Bunlar futbol jargonu değil, çünkü o dil yetersiz kalır anlatmaya. İlk yarı golü atan Syzmanski, ikinci yarı Livakovic’le karşı karşıya kalan Başakşehirli’nin ayağından topu sökebiliyordu mesela. Ferdi, Becao, Djiku, İrfan, Fred, hepsi tribüne layıktı.
Fenerbahçe’nin önde baskısı, hataya zorlaması, topu kaybettikten 3-5 saniye sonra geri kazanması yetti ve arttı rakibin yarı alanına yerleşip ceza sahasını zorlamasına, golleri sıralamasına.
5. dakikada, 10 dakikada iki golden sonra biraz gevşedi(!) Fenerbahçe; üçüncü gol için 10 dakika daha beklemek zorunda kaldı tribünler. 20 dakikada maç bitmişti.
Devrenin kalanında Çağdaş Hoca rakip sahaya girmemiş takımın santraforu ile kanadını değiştirmek gibi müthiş bir hamle(!) yaparken Fenerbahçe 45 dakikaya üç gol yeter deyip aktif dinlenmeye geçti.
İkinci yarı Dzeko’yu kayınpederini kaybetme kederi engellemese 4. golle başlayabilirdi. Tadic geldiği formunda olsa 5 olabilirdi skor tabelası.
60’dan sonra Dzeko ve Fred’i dinlendirmek için kulübeye çekti İsmail Kartal. Batshuayi ve Mert Hakan’a takıma ısınma dakikaları verdi. Maçın son çeyreğinde ise King ile Serdar Aziz girdi, Djiku ile İrfan Can çıktı. Tadic sağa geçti. Son beş dakika ise İsmail’in yerine alıştırma turları için Bartuğ girdi. Değişiklikler tamamen gelecek maçlarda uyumun, alışkanlıkların, ezberlerin korunması içindi.
Çünkü, forvet hattını tamamen değiştiren Başakşehir ikinci yarı cılız akınlar yapsa da Fenerbahçe’nin gol pozisyonu üç kat fazlaydı rakibinden. Ve istediği zaman yine ablukaya alıyordu rakip kaleyi. Kaleye şut denemeyen Fenerbahçeli yoktu. Nitekim 80’de Batshuayi, Syzmanski’ye “al da at” dedi: 4-0
Ligde 6, resmi maçlarda 13. Galibiyetle liderlik bayrağını hiç zorlanmadan alan Fenerbahçe giderek yükseliyor. Çünkü beraber oynama ve kazanma alışkanlığı pekişiyor.
Fenerbahçe takımının kalitesinden sual olmaz, bundan sonra inecek çıkacak parametre, form durumları sadece.
İngiliz şair John Ruskin’in dediği gibi “Kalite asla bir tesadüf değildir. Daima akıllı bir gayretin sonucudur”. Futbolcuların kalitesi tamam da… Bu kaliteli takımı kuranların da aklını ve gayretini takdir etmek lazım.