Avrupa Kupalarındaki maçları, “ulusal çıkar” terazisiyle tartan “dinazor”lardan olduğum için sustum.
Bir yazarın asla ıskalamayacağı Emre Belözoğlu “gel gel”ini görmezden geldim.
Bekledim; Dinamo Kiev maçı oynansın.
Siz bu satırları okurken Fenerbahçe’nin kaderi yazılmış olacak.
İyi veya kötü... Orası konumuz değil.
Emre’ye dönelim:
Herkes gibi ben de farkındayım ki, “yıldız futbolcu” denilen insan ırkı, “assolist” ırkıyla yakın akrabadır ve yaşamdaki tek amacı sahnede kalmaktır.
Öyle veya böyle... Hakkında haber yoksa, kanı çekilir, benzi solar, ruhu sıkılır.
Buna medyatik depresyon denir. (En azından benim tarafımdan öyle isimlendirilmektedir).
Depresyon ise saçmalamayla sonuçlanan bir süreçtir.
Emre Belözoğlu doğuştan Fenerbahçeli olduğunu açıklayarak saçmalamıştır!..
Medya ile kavgaya hazır olduğunu açıklayarak saçmalamıştır!
Konuştukça batmış, olanca objektifliği ve pragmatizmi ile kendisinden sadece “iyi futbol” bekleyen Fenerbahçeliler’in bile kalbine şüphe salmıştır.
Diğer takımların taraftarlarını geçiyorum. Onların duygularını anlatırsam mahkemelik olabilirim.
Resmen, temele gömülü duran bombayı ırgalamıştır.
Ne yapalım; ortadan mı kaldıralım Emre’yi?
Şaşıracaksınız ama, Emre Belözoğlu’nun saçmalamasını mazur görüyorum!
Kolay mı... 17 yaşından beri bu konuda Türkiye’nin en yetkin kişilerinden eğitim alıyor kendisi.
Onaylanıyor hatta teşvik ediliyor.
Zamanı geldiğinde yaptı, yapıyor, yapacak tabi.
Benim aklımın almadığı; koskoca Fenerbahçe kulübü nasıl müsaade ediyor kendi üzerinden prim aranıp kişisel hesaplaşmalara dekor yapılmasına?
Bir Fenerbahçe düşünün ki, başkanının yarattığı mucizeler aynı başkanın “üslubu” ve “sertliği” yüzünden gölgelenmiş ve Başkan orta yaştan sonra davranışlarını gözden geçirmiş; göreli olarak çıtayı indirmiş.
Neden?
Çok sevdiği kulübüne zarar verdiğini anlamış çünkü Başkan.
Şimdi, o Başkan’ın “elini taşın altına koyarak” değil adeta “boynunu ipe uzatarak” transfer ettiği “rakip takım kökenli” ve “netameli” futbolcu, Türk Futbolseveri’nin en az üçte biri ile spor medyasının tamamını karşısına alıyor.
Bunu yaparken de sahadaki futboluna falan değil sırtındaki Fenerbahçe formasına güveniyor.
Nasıl müsaade ediliyor; nasıl?
Aziz Bey’in onaylaması mümkün değil... Kendisinin terk ettiği “formatı” onaylar mı? Tribünle uğraşırken yeni cepheler açar mı? Açacak olsa, bunu Emre’ye mi yaptırır?
Yani Emre’nin futbola soktuğu kulüpçülük çomağı kontrol dışıdır.
Açtığı “medya savaşı”, Fenerbahçe’yi peşinden sürüklese de kişiseldir.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Emre’yi de uyarmadığına göre...
Demek ki göz yumuyor.
Soru bu:
“Niye”?
Fenerbahçe’yi kurtaracak bir futbol “Mesih”i midir ki Emre, Fenerbahçe politikalarının bile üzerinde?