Cüneyt Çakır’ı portmantoya asmaya kalkışan Galatasaraylı Engin Baytar 11 maç ceza aldı ya... Suç somut, kurallar açık olduğundan cezayı çok bulanlar sesini çıkaramıyor ve “her konuda fikri olması gerektiğini” düşünenlere “cezayı az bulmak” kalıyor!..
“Vereceksin ömür boyu men”!..
Hemen...
“Galatasaray Yönetimi, 11 maçı alkışlayarak tahkime gitmemeli ve Engin’in ilelebet Florya semtinden bile geçmekten men etmeli”!
Derhal...
Hukukun üstünlüğü tekleyen bir coğrafyada kurallara saygı da yoksa, olacağı bu işte.
Hukuk ile kuralların içinde, suç işleyenin cezalandırılması kadar savunma hakkı ve uygun cezaların içe sindirilmesi de var.
Yahu, Engin yapmış bir hata. O eylemin karşılığı bu kadar. Cezayı çektiğinde bedelini ödemiş bir insan olarak işinin gücünün başına dönecek.
Nereden çıktı linç etmek?
Galatasaray Kulübüne gelince... Engin’in yaptığı işten zarar görüyor. En doğal tepkisi Engin’e kızmak olmalı değil mi?..
Evet kızıyor. Lakin bir de “dönmesi gereken çark” var. Cezaya itiraz etmek, kurtarabilirse futbolcusunu iki hafta önce takımdaki yerine oturtabilmek görevi.
Siz düşünebiliyor musunuz cani müvekkili için mahkemede “asın bunu” diye bağıran avukatı?
Ya da ne yaparsa yapsın hükümlü oğlunu sevdiğini söyleyen bir babayı kınamayı?
Bırakalım işlesin kurallar.
İllaki tartışmak istiyorsanız, üst düzey bir futbolcunun hangi olumsuz motivasyonlarla, hangi yetersiz alt yapıyla büyüdüğünü, “A-B-C”yi bilmeden futbolun üniversitesinde nasıl yer aldığını ve çözümlerini tartışın.
Yöneticiler sağlık raporu almalı!
Başka çare kalmadı. “Yapmayın etmeyin, şu yaralı futbolu germeyin” lafından anlamıyorlar. “Kan akar” diyorsunuz, umursamıyorlar. Aksa bile tınmıyorlar.
Çoğunluğu yaşını başını almış ve stresli iş hayatından futbola atlamış olduğundan, belki de sağlık sorunları var!
O zaman “sağlık raporu” istensin kulüp yöneticisi olacaklardan.
Kaya gibi futbolcu transfer edilirken sağlık kontrolünden geçirilmiyor mu? Yönetici de mazbatasını almak için tam teşekküllü hastaneden rapor getirsin.
Öncelikle “diyabet” sonuçları... Şekeri var mı bakalım. Malum fevri ve sinirli oluyor zaman zaman şeker hastaları.
Sonra “asabiye”den imza...
İyi insan olabilir yönetici adayı. Başarılı işadamı olabilir. Ama çabuk parlayan, kızınca Roma’yı bile yakan bir adamsa yönetici olmamalı.
Ardından derinlemesine bir “ego” araştırması...
Reklam ve şöhret uğruna neleri riske atabilir aday yönetici. “Her şeyi” ise güle güle.
Özel yaşama giriyorsak kimse kusura bakmasın; mecburiyetten.
Biz çekiyoruz sonra... Futbol tımarhanelik oluyor. Kulüpler zarar görüyor. Sokaklar yumruklaşıyor.
Onlarca örnek var ama en tazesi Ahmet Nur Çebi... İnsan başka türlü izah edemiyor Beşiktaş 2. başkanının küllenen ateşi ırgalayıp alev çıkarmaya çalışmasını.
Sayın Çebi, ne Galatasaray taraftarını ne de Galatasaray yönetim kurulunu istiyor İnönü’ye.
Hadi taraftarı anladık. Güvenlik diyelim. Ama Galatasaray yöneticileri kavga mı çıkaracaklar protokolde? Meşale mi yakacaklar?
Yok... Maksat, Arena’da oynamak tekliflerini “şiddetle” reddedip Beşiktaş’ın onuruyla oynayan Galatasaray Yönetimi’nden intikam almak.
Ya sokak?
“Bana ne”?
Bir rapor da “sorumluluk” katsayısı için...
O zaman Arena’yı paylaşmayı “şiddetle” ve biraz da “ayıpça” reddeden Galatasaray yöneticileri de “sağlık raporu” yüzünden yönetici olamazdı ve iş buraya gelmezdi. Ne dersiniz?
Alex’i kıskananlar
Alex, Spartak Moskova maçında “neden forma giymediğini” soranlara, manidar bir yanıt vermiş:
“Kıskançlık”!..
Yapma be Alex!..
Kaç senedir şu Fenerbahçe’de ve el üstündesin; seni kıskananlar çoktan “çatlamıştır” ya da yaş haddinden emekli olmuştur. Aykut Hoca’yı kastediyorsan; kıskanması gereken hocalardan sana sıra gelmez.