Türkiye, Bosna-Ermenistan maçı için Ermenistan Milli Takımı’na teşvik pirimi göndermiş olabilir mi? Doğru mudur Avaz Gazetesi’nin avaz avaz bağırdığı skandal?
Hiç sanmıyorum. Ama “Şüyuu vukuundan beter”!Yani, söylenmesi olmasından fena...
Yarın Zenica’da oynanacak maça “sportif üç kağıt” açabileceğimiz ihtimali, akrabamız Bosnalılar’ın bile aklına düşebiliyorsa, onlar bile bizden şüpheleniyorsa, belli ki bizde bir kusur var ve belli ki Bosnalılar bizim gerçek kardeşlerimiz!..
Az konuşmadık Türkiye’den giden çantaları bir zamanlar. Az şüphelenmedik rakiplerimizden, hakemlerden.
Evet... Bosnalı soydaşlarımızı da çok iyi anlıyorum. Aynı yollardan geçtiğimiz günleri hatırlıyorum.
En azından bizim gibi akıl yürütme metotlarıyla yetişmiş olmalılar. En azından genlerinde var!
Bosnalılar’ı hem beyin yapıları, hem koşullar zorluyor aslında bu paranoyaya.
Bir kere, şüphe etmek için konjonktür uygun. Ermenistan ile Türkiye’nin futbol üzerinden başlayan yumuşama sürecinin yan etkileri bunlar.
İkincisi... Arada para olmasa bile Ermenistan’ın Türkiye’ye böyle bir jest yapmaya çalışacağı, Bosna’yı alaşağı edip “Türkiye’yi Dünya Kupası’na yollayan” olmak için elinden geleni yapacağı düşünülebilir pekala.
Madem ki, Türkiye’yi yönetenler futbola bu kadar düşkün, madem ki, kırk yıllık husumeti ve sorunları masaya yatırmak için futbolu kullanıyorlar. Ben Ermenistan devlet başkanı olsam, çağırırım milli takımı, “Bizim ümidimiz yok, Türkiye’ye yarayacak bir sonuç almak için elinizden gelenin fazlasını yapın” derim.
Mutlaka elimi güçlendireceğini bilirim bir dahaki Türkiye-Ermenistan müzakeresinde.
Önce futbol konuşulacak nasıl olsa!.. Teşekkür alarak başlayacağın müzakere başka, “vah vah”larla başlayan başka.
Diyelim ki hepsi masal. Hepsi yalan. Hepsi uydurma... Paranoya.
Bosna’da yok mudur kendine oynayan bir gazeteci ? Sallar ortaya; reytingi artar. Ermenistan takımı büyük direnç gösterirse “bildi”, Bosna’nın yolunu açarsa “Türkiye ile Ermenistan’ın meşum planı onun sayesinde devrildi”.
Tıpkı bazı- bizimkiler gibi.
Bosnalılar’ı seviyorum. Bizden onlar.
Hoşlanmıyorsak böyle dedikodulardan, işimizi mucizelere bırakmayacaktık; değil mi?
Lakin biliyorsunuz, Fatih Hoca’nın duvarında “imkansız yapılır, mucize biraz vakit alır” mealinde bir yazı var. Sever Fatih hoca işi mucize boyutuna taşıyıp sonra halletmeyi.
Halleder de.
Bakın şu kritik iki maçtan önce Milli Takım’ın durumuna. Üniversiteli gençlerin turistik seyahati gibi. Neşe, espri, gırla.
Vakti zamanında selam verene sinirlenen Hoca, “Dünya Kupası’na gidemezseniz istifa eder misiniz ?” sorusunu bile makul karşılıyor, en sakin tonda en açık şekilde yanıtlıyor. Emre’yi sükunete davet ediyor. Tümü satılan Kayseri Stadı tribünlerine maçtan önce selam çakıyor.
Güllük gülistanlık ortalık. Hepsi hazır mucize yaratmaya.
Biz de.
Haydi çocuklar Güney Afrika’ya!