Zaman kötü... Damarımıza günde kim bilir kaç ünite pompalanan komplo ve paranoya, ruhumuza sinip, kör ediyor gözü.
Kulak zaten iptal. Dinleyip de yanlış anlarlar diye sesli iletişime ara verdik.
Toplu histeri bu olsa gerek.
Dolayısıyla anlam vermediğimiz her durumu “kural dışı güçlerle” izah etmemizden doğal ne olabilir?
Mesela, Futbol Federasyonu’nun kapısına kilit vurduğu “Engelli Koordinasyon Kurulu”...
Çok başarılı. Federasyon’a ve memlekete faydalı. Sosyal sorumluluk açısından mükemmel. Ama Federasyon tarafından kapatılıyor.
Futbol Federasyonu’nu da aklı başında, işi bilen insanlar yönettiğine göre...
Nasıl izah edebiliriz bunu?
Siyasi nüfuz ile.
Çünkü dolaylı bağlantıları var olayın iktidar partisi ile.
Ben de yazdım dün.
Bu hamleden yararlanan kim?.. Bedensel Engelliler Federasyonu. Futbol Federasyonu’nun kaynakları artık oraya akacak. Başkanı Mustafa Veysel Gürpınar kimin oğlu?.. AKP milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Eyüp Cenap Gürpınar’ın.
Denklem kuruldu!..
Ufak (!) bir detay dışında...
Futbol Federasyonu Başkanı sayın Mahmut Özgener aradı yazıdan sonra.
İyi ki aradı, çünkü benim teori doğruysa bu ufak çaplı skandal, aynı zamanda futbolumuzu yönetenlerin Ankara labirentlerinde kaybolup gideceğinin ipuçlarını veriyordu. Ankara ile bitse iyi.
“Söz dinlemek” çocukların meziyeti olabilirdi, ama federasyonlar için “felaket” demekti.
Düşünsenize, Fenerbahçe “üç yıl” şampiyonluk sözü vermiş. Galatasaray borç harç büyük yarışa girmiş... Hem de en iddialı şekilde. Beşiktaş kesenin ağzını açmış. Ortada “Siyaset Sözü Dinleyen” bir federasyon varsa, onların da siyasetçi dostları var. Siyasetçi taraftarlar...
Maazallah, kim kalkar artık bunun altından!..
Özgener aradı ve dedi ki, “Meclis Başkan Vekili ile Bedensel Engelliler Federasyonu başkanının baba-oğul olduğunu yazınızla öğrendim”.
İyi... Yine de bizim teoriyi biraz yıpratıyor ama tam yıkmıyor.
Sayın Özgener’in bu akrabalık durumunu bilmemesi, oğul Gürpınar’ın Ankara’da koruyup kollanmadığı anlamına gelmiyor tabi. Sadece Özgener’in başka bir motivasyonla hareket ettiğini gösteriyor.
Devam etti sayın Özgener. Kapatılan kurulun masraflarından bahsetti:
“Yılda 450 milyar gideri vardı”!..
Gerçi Federasyon’un resmi kayıtlarında kovulan görevlilerin toplam 160 milyar maaşı gözüküyordu, ama hesabı en iyi Özgener bilir. Elektrik, su, harcırah falan derken artabilir rakam.
Lakin, bizim teori hâlâ dimdik ayakta.
Bakınız, madem ki matematik işine girdik; o kurulun organizasyonları reklam değeri açısından trilyonlarla hesap edilebilir ancak. Engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine verdiği “değerlisiniz” hissini hesaplamak ise mümkün değildir.
Neyse...
En sonunda öyle bir cümle kurdu ki Özgener, bizim teori belgelerle ispatlansa, gizli veya açık itirafçılar çıksa bile onu seven, başarılı olmasını gönülden isteyen bir gazeteci olarak beni çok mutlu etti.
Resmen “rest” dedi:
“”Bana inanmadığım bir şeyi hiç kimse, ama hiç kimse yaptıramaz. İnanın ki, Engelli Koordinasyon Kurulu konusunda hiç kimsenin ricası olmadı. Baskı ve ima hissetmedim. Olsa yapmazdım”.
Mesaj açık; “Federasyon’la oynayanın eli yanar”...
Peki, yırtıp attık mı teoriyi?..
Hayır.
Sayın Özgener’e de söyledim; Hâlâ “Federasyon’un kendi ayağına kurşun sıkmasını” anlamış değilim. Sadece siyasetçilere teslim olmadıklarına sevindim. Bu sezon istediği kadar sert geçsin, kulüplere teslim olmayacaklarını da hissettim.
Kapatılan kurula gelince, başarılı bir işe fren koymalarını hâlâ anlamış değilim.