Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Analiz denilen subjektiflikte  tekniğin, taktiğin zort dediği yer burası...  Yerim senin bloklarını, öperim ön liberolarını, sıkarım kanatlarını...
Gir fizikten, çık kimyadan, anlat bakalım bana “en pahalılar”ın “en paçavra” olmasındaki mantık kaymasını.
Anlat, anlayalım!
“Becerisi belgeli” yönetici nasıl çarşafa dolanır?
Diploması yaldızlı teknik direktörün “genci/yaşlısı/Türk’ü/yabancısı” nasıl eblehlik eder?
Futbolda yıldız varsa... Yıldızlar pahalıysa... Ve büyük takımlar büyüklüklerini sürdürülebilmek için parayı bastırıp onları alıyorsa; bu nasıl tufa?.. Fahiş fiyata ıskarta, üçotuz paraya sağlam...
“Piyasa kurallarına” ne oldu hocam?
“Çene bazlı” futbol bilgiçleri, bunu bize izah edebilirler mi?
Edemiyorlar nitekim.
Varsa yoksa “kötü transfer-şaşkın hoca-hedefsiz yıldız”.
İş geldi “en iyilerle en iyi takım kurulamıyor demek ki”ye kadar dayandı.
Yahu biz onu otuz yıl önce Cosmos’la öğrendik...Transfer ayında söyleseydiler ya.
Demek ki, metreye uymayan teraziye gelmeyen bir boyut var futbolda.
Taraftarı “müşteri”, futbolcuyu “işçi”, hocayı “deha” veya “deli” olarak gören zihniyetin hissedemediği bir boyut.
Şimdiii... Teknik, taktik, fizik, kimya izaha yetmiyorsa, sıra bizim gibi “antimaddeci”lerde...
En azından Türk Futbolu’nun, sadece müspet ilimlerle izah edilemeyeceğini ve taraftarından çimenine kadar “gönül”le büyüyeceğini iddia edenlerde.
İnternet örneklerinden çıkarsamaların, ne Anadolu’yla ne İstanbul’la tam örtüşmediğini savunanlarda.
Futbolun ruhu olduğunu bilenlerde.
Her şey olması gerektiği için olur... Bir sistem her şeye rağmen “zort” diyorsa “doğa kanunu” işliyormuş, sadece biz anlamıyormuşuz demek ki.
*               *                 *
Öyleyse... Ne oldu Fenerbahçe’ye?
Biiiir... Fenerbahçe’yi büyütenlerin, bu “sıra dışı büyümeyi” hızlandırmak için kullandıkları “illegal enstrümanlar” bumerang oldu, en tepeden vurdu Fenerbahçe’yi...
2008’in ikinci yarısı, tepedeki darbenin yamaçlara inme süreci. Tribün, dalganın son kırılma yeri.
Fenerbahçe 6 maçta 4 mağlubiyet almadan önce de birbirine dargındı. Mağlubiyetlerle darılmadı. Mağlubiyetleri bu dargınlık getirdi.
İkiiii... Teknik direktör tercihi... İspanyol mutfağında Dünya’nın bir numaralı aşçısını getirip Türk Mutfağı’na koydular. Önünde pastırma, kuru fasulye... Paella yapsa olmuyor, pastırmalı kuruyu o bilmiyor.
Acıkınca babasını tanımayan bir memlekette, adam beceriksiz mi, yanlış tercih mi, hata bizde mi?
Üüüüç... Tüm futbolculara Ay-Yıldız’lı tişört giydirerek terörü kınarsın ama takımın baskın kalabalığı yabancıysa gösteriden öteye gitmiyor. Nedir bu Fenerbahçe mi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu mu?..
Brezilya karakterli mi, İspanyol mu?
Hangisi daha kolay “takım” olabilir? Bursa mı, Kayseri mi, Sivas mı Fenerbahçe mi?
Ve döööört... Fenerbahçe yöneticilerinin de, başta Alex yıldızlarının da “yüzü eskidi”!..
Şaşırmayın, köprülerde, barajlarda bile “malzeme yorgunluğu” oluyor yıllar içinde. Hülya Avşar’dan da bıkılıyor, İbrahim Tatlıses’ten de.
İstediğin kadar “En büyük başkan” ol, istediğin kadar “Takımı kendine bağımlı kılacak kadar iyi futbolcu” ol, sonunda insan grafiği bu... Gün geliyor inişe geçiyor. Hatıralar o kadar geriye uzadığında, en tepeden iniş başlamışken bile grafiğin dibe vurduğu günler geliyor gözlerin önüne. Tolerans bitiyor.
Yeni gelenlerin ise yıldız olması için sabır yok.
Sonuç?..
Zor... Ciddi bir yenilenme gerekiyor kulüpte. Ya yönetim yenileyecek, ya da yönetimi yenileyecekler.
Yarın: BEŞİKTAŞ