Dünya’nın en “kontrolcü” insanlarından biridir Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım.
Selefi, Ali Şen ise “ben merkezci”...
Ayıp mı?..
Hayır; yönetici “sıra dışı” insan olmalı.
Zekada, atılımda, cesarette, fikirde sıra dışı olan yöneticilerin “kusur” sayılabilecek özelliklerinden daha doğal bir şey var mı?
Ayıp olan, dengeyi bulamamak... “Olumsuz sıra dışılıkları” tatmin etmek için kulübü kullanmak.
Takıntılı olmak. Kavgayı sürdürmek. Kaostan beslenmek.
Ve bu yolla gündeme gelmek.
Vakti zamanında Aziz Yıldırım ile Ali Şen’in -beklendiği gibi- yıldızları barışmadı. Nefrete varan bir ilişkileri vardı.
Ama ne oldu sonra?
Her akıllı insanın yapabileceği gibi bir kar/zarar hesabı.
“Bu sürtüşmenin kulübe faydası var mı”?
Yoktu... O zaman; tüm önyargılar, eski hesaplar, bir yana bırakıldı ve Ali Şen, Aziz Yıldırım’ı “en büyük başkan” ilan etti. Karşılığında Yıldırım’dan “çok büyük bir Fenerbahçe değeri” olarak itibar gördü.
Kim kazandı?..
Fenerbahçe.
İşte, olması gereken “sabık” veya “faal” yöneticilik şekli.
Çünkü o göreve insanları zorla veya gönülden biat ettirmek için gelmiyorsunuz. “Yaşam boyu en büyük” kalamıyorsunuz.
Zaten “Anayasanın birinci maddesi” kulübün bekası... Sizin değil.
Şampiyonluğu yitirmek hüzünlü, kazanmak güzel de... Fenerbahçe o şampiyonlukları “sürdürülebilir” ve “verimli” hale getirebilecek aşamaları sessiz sedasız geride bırakıyor her sene.
Peki Galatasaray?
Faruk Süren’i dinleyin siz karar verin:
Galatasaray’ı Kalli’nin değil Özhan Canaydın’ın gidişi şampiyon yapmış...
Canaydın’ın şampiyonluğa sevinemediği gibi bir hissiyatı varmış Faruk Süren’in.
20.45’in patenti de ona aitmiş.
Buram buram nefret kokan sözler bunlar.
Hem de ne zaman?.. Galatasaray şampiyon olalı 72 saat dolmadan.
Şimdi buradan Özhan Canaydın’ın herkesin bildiği değerlerini, özverisini anlatsam; Faruk Süren’in yöneticilik kariyeri, yetenekleri ve tarzı ile karşılık bulacak.
“Adnan Polat’ı engellemesin” desem, “UEFA Kupalı Süren’den iyi mi bileceksin” diyenler çıkacak.
Hepsi doğru...
Ancak ortada bir yanlışlık var ki, şampiyonluğa sevinmek yerine yeni cepheler açılıyor Galatasaray’da.
Heykeli dikilecek Canaydın horlanıyor bir başka heykeli dikilecek başkan tarafından. Önü açılması gereken Polat’a aba altından sopa gösteriliyor rütbe ve kariyer olarak önündeki başkan marifetiyle.
Kime faydası var?
Onu bilmem ama sebebini biliyorum:
Yönetici denilen “ırk”ın, bir sürü meziyetler yanında bazı olumsuz sıra dışılıklara da sahip olması ve bunları dengeleyememesi. Fenerbahçe aştı... Sıra Galatasaray’da.