Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe gibi “pahalı” ve “iddialı” bir takım, Süper Lig’in ilk yarısını lider bitirdiği halde neden dördüncü-beşinci sıradaymışçasına bunalımda?
Aslında düğün dernek olması lazım değil mi?
Bakınız; Alex daha paslanmadan Özer diye bir “veliaht” yakalanıyor. Onda bile tedirgin.
“Ya şımarırsa”?
“Var” diye sevinsene kardeşim; “yok” olursa zaten üzüleceksin.
Hastalığını anlatırken zevk alan, yeni arabayı “ya kaza olur ölürsek” anksiyetesiyle karşılayan bedbaht ev kadınları kadar negatif bir yaklaşım.
Bana bu işin içinde bir iş varmış gibi geliyor. Hem de ciddi bir iş!
Sevgili Cemal Ersen’in haberini okumuşsunuzdur Ters Köşe’den önce. Sabır taşı Semih, Altay galibiyeti sonrası hakem Özgüç Türkalp’e yazılıyor; ters-yüz cümleler kuruyor.
Neden?
O Semih ki, aslında futbolcu değil “evliya” olmasından şüpheleniliyordu. Ağzı var dili yoktu. Hocasının sık sık “Santrafor lazım” demesinden mi dengesi bozuldu.
Yoksa denge bozukluğu domuz gribi gibi bulaşıcı mı Fenerbahçe’de.
Başkan, MHK’ye çalınıyorsa, forvet hakeme...
Düz mantık bunu söyletiyor, ama hiçbir futbolcu, kendisini başkanın yarım bıraktığı işi tamamlamakla sorumlu görmez; bu da biliniyor.
O zaman, kişisel sorunları olmalı Semih’in. Semih’i bile kişisel sorunlardan muzdarip olan ve hakeme kabadayılıkla dışa vurulan bir takımın, ruhsal durumunu kestirmek bile istemiyor insan.
Üstelik devreyi lider bitirmişken.
Neden Daum’un suratı ayna kıracak hale geldi?
Daum’dan beklenen “tıkır tıkır” şampiyon olması değil miydi? İşte “ilk adım”ın yarısını plan ve projelere uygun tamamlamış.
Ama hali, küme düşme hattında kovulmayı bekleyen teknik direktör gibi.
Yoksa, duruma memnun olmak yerine “olacaklardan” mı korkuyor? Kendine mi güvenmiyor, futbolcularına mı, “Bir hata yaparsam bunlar beni postalar” endişesi mi var Fenerbahçe yönetimi hakkında?
Roberto Carlos giderken, “Bir dargın bir barışık, Daum biraz karışık” mealinde sözler sarfettiği için mi gergin; “oynamaya” veya “dağıtmaya” kendi başlarına karar verip uygulayan futbolcuların dizginlerini elinden kaçırdığı için mi huzursuz?
Kimbilir, belki de ağır fırçalar yedi biz bilmiyoruz.
Kazım ve çetesinin zamparalıklarıyla izah edemezsiniz bunu. Mutsuz ailenin davranış bozukluğu yaşayan çocukları gibi takım ve hoca.
Başkan da...
Nereden anlıyoruz?.. İpucu bırakmasa da öyle olmalı çünkü!
Direndi, dayandı, en sonunda Federasyon’a, MHK’ye bir çattı. Takım kazanmaya başladı.
Buyurun bakalım:
Çattığı için kazandığını düşünmek, futbolumuzun felaketi. Çatmasının hiçbir etkisi olmadığını düşünmek, Başkan’ın kişisel felaketi.
Bu koşullarda bir kişi tasasız durabilir; o da Pollyanna ki, gerçekte hiç olmadı.
Fenerbahçe çok gergin, çok...
Aksini kanıtlayacak “halkla ilişkiler” de yok.
Şampiyonluk kupasının kulpu ya çok sancılı tutulur. Ya da şampiyonluk sahada değil kafada yitirilir ve Fenerbahçe yeniden kurulur.