Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir yanda mağlup olurken “takdir edilen” Galatasaray, diğer yanda berabere kalırken yerden yere vurulan Fenerbahçe...
Neden?..
Geçin Manchester United ile Marsilya farkını. Birinin deplasmanda diğerinin kendi sahasında maç yapması da ayrıntı.
Sahaya bakan anlıyor.
Hocaya bakan anlıyor farkı...
Galatasaray’da “ümit” var.
Fenerbahçe “kan ağlıyor”.
* * *
Medya ve tribünler Fenerbahçe’deki sorunun “kocaman” olduğunu tespit ettiler. Taktik ve tercih hataları yüzünden kendi yöntemleriyle eleştirdiler Aykut Hoca’yı.
Hatta biraz ileri gittiler.
Hepsi haklı.
Lakin gözden kaçan bir şey var ki... O, Aykut Kocaman’ın ve Fenerbahçe’nin asıl yumuşak karnı.
Teşbihte hata olmaz; sanki “ayak takımı” sahadakiler!.. Gördünüz, herkes birbiriyle kavga ediyor.
* * *
Daha maçın ilk yarısı... Takım atağa çıkacağı anda uzun top yapan Bekir, zılgıtı yiyor Alex’ten.
Hem de ne zılgıt!.. Alex, kızdığı zaman “Cadılar Bayramı Maskesi”ne dönen suratıyla öyle bağırıp çağırıyor ki, Volkan gönlünü almak zorunda kalıyor Bekir’in.
Gökhan ve Caner ise Alex’e pansuman yapıyor daha ileri gitmesin diye.
Tekme yiyince dönüp bakmayan Alex’in son durumu bu işte.
* * *
İkinci yarı... Sow’un yerine neden alındığını kendisi bile anlayamayan Bienvenu, gol atacağına “arabalı vapur manevralarıyla” rakip ceza yayında topu ezince solundaki Baroni bağırıyor, sağındaki Caner el kol hareketleriyle sayıp döküyor takım arkadaşına.
“Atamayacaksın bari pas versene”.
Onlar tartışırken dönen top gol oluyor.
Volkan iri yarı olmasa belki onun da üzerine yürüyecekler “Niye yedin ?” diye.
* * *
Sorular çok...
Birincisi, bu takım nasıl bu hale geldi?
Aykut Hoca artık (!) golün üstüne yatmaya çalışmak gibi cin taktiklerini değiştirir belki. Adam tercihlerini de gözden geçirebilir. Ama bu sinir ve kızgınlık nasıl düzelir; bilinmez.
Çünkü düzeltecek olanlar, hatta tribünler, sahadakilerden beter.
Fenerbahçe çok kısa zamanda çok önemli bir özelliğini yitirdi:
“Dayanışma”.

Haberin Devamı

Korkunç şüphe
Dehşet, rezalet ve felaket... Antalya’da bir atletizm hocası öğrencisine tecavüz ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı.
Hem de tehditle, hem de üç yıldır...
Buyurun bakalım.
“Analar ağlamasın” diyorlar, “tüm sporların anası” atletizmin anasını ağlatıyorlar.
* * *
Doğrudur-yanlıştır, mahkemeler karar verecek.
Doğruysa en ağır cezayı alsın Hoca... Ama yalansa?..
Nereden mi çıktı “yalan” olma ihtimali?
Hiç tahmin edemeyeceğiniz bir nedenini ben yazayım:
“Ödül Yönetmeliği”!..
* * *
Evet... Yanlış okumadınız. Bu tip iftiralar ödül yönetmeliğinden kaynaklanabilir.
Aslında işin içinde olanların şüpheleri daha derindir.
Mantıksız da değil.
Anadolu’nun bir köşesinde, asgari ücretli hoca yoksul aile çocuğunu keşfediyor. Yetiştiriyor. Belli ki, yükselecek çocuk. İşin ucunda “binlerce altın” gözüküyor.
Paylaşılamayan bir madene dönüşüyor sporcu.
Gerisi orman kanunu!
* * *
Ödül simsarı hocalar için yetenekli çocuğu yetiştiren hocanın elinden almak kolay değil. En kestirmesi iftira.
Bu olay öyle mi?
Bilemem.
Ama “ne yap yap, şampiyon ol serveti kap” haline gelmiş ödül yönetmeliğinde “yetiştiren hoca da pay alır” gibi bir kural koymuyorsanız, “dehşet, rezalet, felaket” iddiaları sık sık tekrarlanacak ve doğru ile yanlış birbirine karışacak, bu arada analar ağlayacaktır emin olun.