Söz konusu futbol, transfer, tesis, dayanışma falan olunca boy sıralamasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız alayı Mehmetçiği gibi duruyor Fenerbahçe.
Hemen göze batıyor.
Çünkü göz alıyor.
Avrupa’dan bir yıldız, Türkiye’den bir istikbal, tamamlayıcı elemanlar derken, sıkıntı ve zorluk çekmeden eksiklerin yerini dolduruveriyor her Temmuz’un transfer şampiyonu.
Bitmiyor, futbol piyasasından rakibi kahredecek transferlere girişiyor. Çok gerekmeyeni, çok gerekenin elinden alıveriyor... En azından aldırmıyor çok gerekene.
* * *
Takım nerede?
Topuk Yaylası deyip geçmeyin... Boy sıralamasında apartman topuk gibi yükseltiveriyor kadim kulübü.
Fenerbahçe kendi tesisinde dağ havası ve taraftar coşkusu solurken diğerleri Avrupa’da kamp yapıyor ama hazırlık maçı için ülke değiştirmek zorunda.
* * *
Evet... Konu futbol olunca yeşeriyor Fenerbahçe...
Lakin şu malum “sevgi sorunu” bir gram değişmiyor.
Başkan Yıldırım’ın kardeşi, Fenerbahçe yöneticisi Ali Yıldırım açık açık itiraf ediyor “Fenerbahçe’nin sevilmediğini”!
Hatta gerekçesini bile açıklıyor:
“Güçlü olduğumuz için”.
* * *
Sorun derin... İşin acı tarafı, değişmesi de mümkün görünmüyor.
Neden mi?
Başkan Yıldırım’ın kardeşi ve Fenerbahçe’nin yöneticisi Ali Yıldırım da tıpkı ağabeyi gibi, daha soruna teşhis koyamıyor ki...
“İnsan kuvvetsizi sever, güçlü olanı sevmez. Fenerbahçe çok güçlü onun için sevilmiyor” diyor aynen.
Ne sonuçlar çıkar bu laftan?
Mesela, “hem sevilmek hem de güçlü olmak mümkün değildir”. Veya “Sevimlik için ilk şart güçsüz kuvvetsiz olmaktır.”
* * *
Saçma.
Saçmalığın belgesi iki cümle sonra yine Ali Bey’den:
“Taraftardan Allah razı olsun. Fenerbahçe’nin ne kadar büyük bir sivil toplum örgütü olduğunu herkese gösterdi. Fenerbahçe çok büyükmüş”.
Bu nasıl iş?..
“Fenerbahçe güçlü olduğu için sevilmiyor”...
Ve Fenerbahçe çok sevildiği için güçlü oluyor.
Fenerbahçe’yi yönetenler futbolu, transferi, tesisi falan çok iyi biliyor da şu sevgi işinden hiç çakmıyor.
* * *
Çünkü “ürkmek, çekinmek” ile “nefret” kavramları birbirine girmiş zihinlerinde.
“Ürkmek, çekinmek” kimi zaman “saygı” sanılıyor, kimi zaman “gücün belgesi”.
Ama gücün asıl göstergesi, “nefret” edilmesi!..
“Sevgi” ise “itaat” gibi bir şey onlarca.
İtaat etmeyen sevmiyor, sevmeyen nefret etsin daha iyi, güce güç katıyor!
“Fenerbahçe Cumhuriyeti”nin resmi ideolojisi bu.
* * *
Hal böyle olunca, istikbal ortada:
Futbol, transfer, tesis gibi konularda dörtnala giden Fenerbahçe, taraftarları dışında herkes tarafından nefret edilmeyi baştan kabul ediyor.
Hatta gurur duyuyor. Çünkü bu durum “güçlü olduğu”nu ispatlıyor!
Soralım bakalım Fenerbahçeliler’e...
“Aynı fikirde misiniz”?