Roma’daki çeyrek final rövanşına beni de davet etmişti başkan Aziz Yıldırım!..
Ne tuhaf değil mi?
Bir yandan Aziz Yıldırım’ı “insafsız ve gereksiz” eleştirdiğim için “muritlerinin” ağır protestolarına muhatap oluyorum, bir yandan sayın Başkan’ın nazik davetine mazhar oluyorum!
“Teknik” nedenlerle aynı nezaketle reddetmiştim, ama hoşuma gitmişti; düşünmesi yeterdi Aziz Bey’in.
***
Telefonda otuz yıllık dostum, eski müdürüm, FB TV’yi ulusal kanal kalitesine çıkaran İhsan Topaloğlu vardı:
“Biliyorum, avanta gezi istemem diyeceksin, ama Aziz Bey senin de bulunmanı rica ediyor Roma kafilesinde”.
“Yarı finale gelirim” dedim ve kısa bir sessizlik oldu.
Muzipliklerime aşina tuhaflıklarıma hoşgörülü Topaloğlu, yine “iğneliyorum” sanmıştı belki de.
Fenerbahçe’yi, yönetimini ve teknik işleyişini bol keseden eleştiren adam, yarı finale randevu verecek!..
Oysa ciddiydim.
***
Niye yazdım bunu?..
Lizbon’a davet almak için sanmayın sakın. Ufukta Amsterdam varken Lizbon kesmez beni!
Evet... Fenerbahçe’nin böyle bir potansiyeli var. Her Avrupa maçıyla üstüne koyuyor o potansiyel.
Takım, büyük maçları büyük oynuyor.
Burada “stop” etse bile kendi tarihini yeniden yazıyor.
Peki niye “ülke çapında” sevinç ve coşku kaynağı olamıyor Fenerbahçe’nin Avrupa yürüyüşü?..
Ki, o Fenerbahçe’nin her güzel günü, topluma bahar meltemi gibi gelirdi bir zamanlar.
Neden Galatasaray’ın aynı işi yaptığındaki kadar köpürmüyor Türkiye?
Nerede uçaklar dolusu medya? Var mı detaylardan çıkan muhteşem öyküler, öykünmeler, akide şekeri tadında fikirler... Bayram arifesi görüntüleri hani? Hani, sokakta birbirini tanımayan insanların Fenerbahçe sohbetleri?
***
İşte bu noktada, Fenerbahçe’nin kaleci Volkan’dan Başkan Yıldırım’a, Aykut Kocaman’dan kombine sahiplerine (ve medyasına) kadar oturup düşünmesi lazım!
Nerede hata yaptık da “Fenerbahçe bayramını” Galatasaray’ın becerdiği gibi “Milli Bayram” haline çeviremedik diye...
Sakın “hiçbir tekrar” ilki kadar heyecan vermez demeyin. Her lig şampiyonluğu da tekrardır ve yeniden doğuş gibi kutlanır.
***
Neden o zaman?
Şimdi pek sırası değil ama “sebepler” arasına koyulacak hayli madde var:
“Fenerbahçe Cumhuriyeti”nden girin -ki, biz ve ötekiler bu lafla başlar.
“Biz kendimize yeteriz” ukalalıklarını hatırlayın.
Alex’in bohçalanmasındaki vefasızlığı düşünün.
Zamanında zehir zemberek başkanı, karizmasını Fenerbahçe’de yitiren hocayı, “tapılacak adamı” olmayan takımı, berbat medya ilişkilerini de eklerseniz, yarı finale çıkıp finale göz kırpan Fenerbahçe’nin neden “kendin pişir kendin ye” durumunda olduğunu anlarsınız.
***
Olsun...
Amsterdam güzeldir. Sarı-Lacivert renklerle daha da güzelleşir. Sarı -Lacivert kulüp de “sert demeçlerle, rakipleri didiklemekle” değil böyle zaferleri bugünkü olgunlukla paylaşarak güzelleşir.
Sadece Fenerbahçeliler, az gelir Fenerbahçe’ye!..