Fortis Kupası kurasından “derbi” çıkmayınca, “Üç büyükler finale mi taşınıyor” gibi bir komplo teorisi geldi saplandı kafalara.
Sadece kafalara mı; bazı sayfalara bile...
Sevgili ülkemizin yaşadığı süreç hatırlanınca, kimseye kızamıyor insan. Artık “buzağının altında öküz aramak” moda.
Lakin, “bu işte bir tezgah var” şüphesi, iması, fısıltısı ile bitmiyor olay... Fortis Kupası kurasında “hile” yapan, her şeyde yapar!..
Adreste kim var? Federasyon !
Başkan Mahmut Özgener’e sordum. “İma ve dedikodulara yanıt verecek misiniz”?
“Cevap vermek, ciddiye almak demektir” dedi.
Ve komplo teorilerinin Lig’deki devre arasında habersizlikten kaynaklandığını söyledi.
Yeter mi?.. Bence hayır.
Burası Türkiye ve her şahıs her kurum hakkında yapılmış dedikoduyla anılır. Federasyon ya “hile” yapmanın fiziksel olarak imkansızlığını matematiksel olarak anlatacak ya da bir süre sonra “Sen Fortis kurasında da hile yapmıştın” diye karşısına çıkanlara şaşırmayacak.
Maalesef böyle.
Sergen ve Batuhan
Sergen Yalçın, derme çatma bir salıncağın üzerine tünemiş tek başına çocukluğuna uzatmaları oynatıyordu. Şapkayı ters takmıştı kafasına... Galiba ağzında saplı bir dondurma da vardı. Seyrek sakalı olmasa, çizgi romanlardan fırlamış bir afacan gibiydi.
Yanına yaklaştım ve ilk sorum:
“Sergen senin için şımarık diyorlar, gerçekten öyle misin”!
Şaşırdı tabi...
Henüz 1993 yılındaydık. Yer Fransa’ydı. Akdeniz Oyunları şampiyonluğundan az önce, haziran sonu olmalı.
Hem sallandı, hem anlattı şımarık olmadığını.
Kızmamıştı. O da duymuş olmalıydı.
Farklıydı ya... Bir isim koymak lazımdı. Kestirmeden “şımarık” diye damgalanmıştı. Ancak seneler sonra anladık Sergen’in açıksözlülüğü ve tepkiselliğinin “bağımsız bir ruhtan” kaynaklandığını.
Anladık ama asla beğenmedik. Katlandıysak kabul ettiğimizden değil... Süper bir yetenek olmasa çoktan yerdik, lakin bir yandan da muhteşem oynuyordu.
Geçen gün... Televizyon muhabiri, Batuhan’la röportaj yapıyordu. İlk soru aynı:
“Batuhan senin için şımarık diyorlar, gerçekten öyle misin”?
Resmen tekerrür ediyordu tarih.
Batuhan, Mustafa Denizli’ye sallamaktan hiç çekinmiyordu:
“Denizli geldi, Beşiktaş’ta genç kalmadı. Benimle konuşmadı bile. Milli Takıma yükselmiş genç bir futbolcuyu 10 dakika oynatıp sonra yok saymak ne anlama gelir?.. Ertuğrul hoca kalsa, ben de Beşiktaş’ta devam edebilirdim. Ben toplam 90 dakika oynadım 1 gol attım. Yarı sezonda 5-6 gol atan ağabeyler çok konuşuluyor oysa. Beşiktaş şampiyon olamaz. 3-4 maçta bir yeniliyoruz çünkü. Denizli hoca sağdakini sola, soldakini sağa alarak düzeltemez”
Açıkçası bu cümleler, Sergen’i bile aştı.
Batuhan’la aynı yaştayken Sergen daha yavaştı.
Yeni bir Sergen yetişiyor diyebiliriz bu durumda. Kafa yapısıyla, özgür konuşmasıyla, hatta ileri gitmesiyle.
Bir Sergen gibi oynarsa Batuhan!..
Sözüm Batuhan’a değil; girişken, agresif, özgüven sahibi gençlerin hepsine... Cesaret iyidir. Lakin bir yandan da iyi futbolcu olmak gerekir lafını yutturabilmek için. Sıradan futbolcu Dünya’nın en doğru tespitini de yapsa hava civa.
Nasıl ki, süper futbolcunun söz sözlemeye ihtiyacı yoksa, bir kaşını fazla kaldırması şikayetini anlatmaya yetiyorsa...
Önce iş, sonra laf.