“Yahu derbiye gülle gelin demek suç mu”?..
“Anahtar” cümle bu işte!
Alın... İster savunmada kullanın, ister saldırıda, ister takiyede...
İsterseniz olan bitenden bihaberliğinizi kamufle etmek için gülleri kalkan yapın.
Ya da... Farkındasınız Türkiye’nin nereden gelip nereye gittiğinin, farkındasınız futbola enjekte edilen zıkkımın, farkındasınız Galatasaray’ın beynine dolanan sarığın... Farkındasınız ama “kulağınızın üstüne yatmak” istiyorsunuz...Yatırımınız, amiriniz, pozisyonunuz, paranız, puanınız müsait değil itiraz etmeye...
Sarılın “Derbiye gülle gelin demek suç mu” masumiyetine.
Bakın...
Cumhuriyet’in neredeyse tamamını yaşamış Mübeccel teyze, Hakan Şükür’ün sözlerini okuyup “ne yapıyorlar bu ülkeye” diye ağlıyorsa ve eline doğmuş beni arayıp eleştirdiğim için kutluyorsa... Bir de ekliyorsa “ne olur kendine dikkat et” diye...
Bir şeyler ters yöne girmiş bu ülkede.
En azından böyle algılanıyor.
Rahatsızlık veriyor Hakan Şükür’ün “derbide kutlu doğum haftasına layık olalım” cümlesi. Geriyor. Akla kötü şeyler getiriyor. Berbat çağrışımlar, evham yaratıyor. Futbolun, futbolun peşindeki insanların kimyasını bozuyor.
Hiçbiri doğru olmasa bile, sadece bu yüzden söylenmemesi gerekiyor.
Var mı ötesi?
* * *
Her vatandaşın, her yöneticinin, her futbol adamının bir “kendini kandırma” usulü mevcuttur, biliyorum.
Ciddi çıkarları, korkuları hatta kötü niyetleri, bir yere kadar anlayabiliyorum...
Ama merak ediyorum; bazıları kulüp için, gol için, şampiyonluk için, ahbap çavuşluk için nasıl görmezden gelebiliyor olanı biteni?
Nasıl, “Pazar günü gülle gelin demek suç mu” cümlesiyle kendi kendisini aptal yerine koyuyor.
Merak ediyorum.
* * *
Lakin, şaşkın değilim.
Hakan Şükür’ün “periyodik” kılçıklarının, 1 Nisan bağlı gibi “kılıfıyla” birlikte atıldığını öğrendim bunca zamandır.
Hatta, muhtemel savunmasını da yazdım dünkü “kınamamda”.
Dertlerini manalandıramasam da tevil usullerini çok iyi gözlemlemiştim yıllar boyunca.
Eli silaha değmediği halde, darbe mahkemesinde “pişmanım” demeyip yağlı ilmiğe boynunu uzatan 1970 gençliği mazide kalmıştı; şimdi tasavvuf müziği ile çiftetelli zamanıydı.
Hiçbir fikir, delikanlı gibi söylenmiyordu ki günümüzde.
Geç yanından, dön arkasına... “Hop” derse... “Pardon”!
Söyleyen; “Ben gülden bahsetmiştim”
Yardakçısı; “Adam gül dedi”...
Güldürmeyin beni.
Pazar günü bayilere gelen Aydınlık’taki Aydın Cingöz imzalı röportajda, Galatasaray Divan Kurulu Başkanı İrfan Aktar’ın “Galatasaray laik bir camiadır” tespitine ertesi gün verilmiş bir yanıttır Hakan Şükür’ünki.
“Biz buradayız” mesajıdır.
“Galatasaray’dayız ve sapasağlam ayaktayız”!
“Bırakın geri çekilmeyi, yeni fetihler arayışındayız”!
Cemaatçisi de/ tarikatçısı da /ulusalcısı da/ korkağı da/ kaypağı da/ tribün de/ sokak da/ sokaktaki çocuk da bal gibi biliyor bunu.
Şu “gül” lafını kapatın. Delikanlı gibi ne yapacaksanız yapın.
Beni boş verin; Mübeccel Teyze’den alırsınız en uygun yanıtı.