Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üst üste iki şampiyonluk kazanıp üçüncüyle flört ederken Alman malı bir direğe tosladı diye Beşiktaş’ın hurdaya çıkacağını, futbol tarzı ancak yarım sezonda anlam bulabilen, işe yarar hale gelebilmesi için muhtemelen bir yarım sezon daha gereken Fenerbahçe’ye “kendi oyunuyla” mars olacağını düşünenler fena halde yanıldı.
“Rakip oynasın sen kazan” fena fikir değildi ama mükemmele erişmediği sürece rakibin kazanması daha büyük olasılık, hatta kaçınılmazdı.
Hele karşındaki Beşiktaş gibi ligin en iyi futbolunu oynayan takımsa.
Güle güle Fenerbahçe, Lig’e hoş geldin Beşiktaş!

Haberin Devamı

Vodafone Arena’da Çakır’ın düdüğü ile başlayan futbol sadece futbol değildi... Aslında “akıl oyunları” futbolun önündeydi.
Özellikle Fenerbahçe’nin akıl oyunları.
Pepe ve Talisca’nın yokluğu yetmezmiş gibi Oğuzhan’ın da son anda sağlık nedenleriyle evine gitmesi, Fenerbahçe’nin taktiğini çok daha efektif kılmıştı.
Maça kendi sahasındaki bir derbi gibi başlayan Fenerbahçe, topu ısıracak kadar motiveydi ve Beşiktaş’ın yarı alanında yaptığı hazırlık paslarına bile izin vermiyordu başlangıçta...
Sert oynuyor, önde basıp hataya veya uzun topa zorluyordu Beşiktaş’ı ki, formatı hızlı paslarla hücum etmek olan ev sahibi için bu mecburiyet oyundan düşmek anlamındaydı.
Savunmasını kaleden en uzakta kuran iki takımın sıkışan orta sahaları ile Medel’in orta sahadaki hataları, maçın ilk yirmi dakikasında üstün görünen Fenerbahçe’nin işine yaradı, ofsayt şüpheli olsa da Fernandao ile öne geçmesini sağladı.
İsmail, sakatlığı nüksedip yerini Şener’e bırakınca Isla’yı sola alan Fenerbahçe, forvet arkasının pas yüzdesi düştükçe, baskın futbolundan vazgeçip savunmaya çekildi adeta.
Tabi Şenol Hoca’nın maç içinde Medel’i stopere çekip Babel’i Talisca’nın yerinde oynatması, Babel’in yerini ise Adriano’ya emanet etmesi de başlangıçtaki Fenerbahçe alehine dengeyi değiştiren unsurlardı.
İlk devrenin son çeyreğinde Quaresma, sarı kartlı Isla karşısında daha kolay ortalar yapıyor, Babel Fenerbahçe kalesini zorluyordu. Atiba yeniden virtiöz olmuştu. Devre uzasa beraberlik işten bile değildi.
Beşiktaş’ın beraberlik golü ikinci devreye kaldı. Vida skoru 1-1 yaptıktan sonra bile Fenerbahçe savunma disiplininden vazgeçmedi ama Beşiktaş o bitiren paslaşmalarıyla sağanak olup yağıyordu rakip kaleye. Çünkü istediği oyunu oynuyordu.
Aykut Kocaman maçın bitmesine yarım saat kala Aatıf’ın yerine Alper’i alarak oyunu rakip sahaya taşımak ve takımını bunaltan baskıdan kurtarmak istedi.
Şenol Güneş ise galibiyet peşinde olduğunu savunmadan Vida’yı çıkarıp gol noktasına Negredo’yu ekleyerek gösterdi. Ardından Negredo’yu yan toplarla beslemesi için Caner sol kanata...
Fenerbahçe’nin ilk yirmi dakikada oynadığını ikinci yarıda Beşiktaş oynuyordu ve Fenerbahçe iki pas bile yapamıyordu rakip sahada. Berabereyken resmen zaman kazanmaya çalışıyor kontrataklarda bile geri dönüp oyalanıyordu Fenerbahçe.
Ancak üstün olan Beşiktaş Quaresma’nın şahane şutuyla tabelada da üstün duruma geçti maçın sonuna 12 dakika kala. Kocaman’ın “acaba bir beraberlik olur mu” ümidiyle Isla’yı çıkarıp Valbuena’yı alması golden sonra.
Fark neydi?.. Eksilmiş savunma ve Quaresma’nın skoru 3-1 yapan golü.
Bu sezon Fenerbahçe’den bu kadar.
Bitirmeden; yiğidin hakkı yiğide... Bugüne dek defalarca düştüğü şampiyonluk trenine her seferinde koşup yetişmeyi beceren Fenerbahçe’ye “lig mücadelesine katkılarından dolayı” yürekten teşekkürler sunmayanı, Avrupa’ya saplanan pençesi gevşese de diğer pençesinden Süper Lig’i bırakmayan hatta daha sıkı kavrayan Kartal’ı amasız fakatsız tebrik etmeyeni Allah çarpmazsa futbol çarpar.