Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ben istemez miyim Akdeniz sahillerinin güneşinden, denizinden, kumundan dem vurup “leyli-meccani” gezileri örtülü reklamlarla ödemek?.. Ben istemez miyim incir çekirdeğini doldurmayacak gündelik rastlantılardan derin felsefi analizler üretmek?
Hazır bizim meslek “fiili” ama “örtülü” tatilini doyasıya yaşarken... Ben bile Antalya’da göbeğimi kaşırken...
Olmuyor... Şu çöl sıcağında bile gündem yakamı bırakmıyor.
Örneğin, Vatan Gazetesi’nin spor müdürü sevgili İbrahim Seten’in Pazar günkü köşesi...
Başlık “gelgel”li; “Kime güven”...
Makalenin hedefi, Türkiye Spor Yazarları Derneği ama Milliyet’i/bizi/beni de dekor yapıyor kavgasına.
Eksik olmasın, bana saygı duyduğunu söyleyip ki, karşılıklı- bir de adımın önüne “paye” eklemiş:
“Milliyet Spor Sayfası başyazarı”...
Estafurullah sevgili Seten.... Ben, olsam olsam “çokyazar” olurum. Üstelik, senin yanıtından anladığım kadarıyla, derdimi bile çok iyi ifade edemiyorum.
Herkes bilmek zorunda değil; anlatayım:
Beşiktaş’ın kavga haberini Milliyet “atlatma” yapmıştı ve Sinan Engin’in ilk tepkisi  haberi yazan arkadaşımıza kaynağını sorup antrenman izlemesini yasaklamak olmuştu.
Yalan haberlerle dalga geçenler, doğru haberde çılgına dönüyordu resmen.
Ben de bu olaydan yola çıkarak “büyük” kulüplerimizin aslında pembe yalanlardan hoşlandığını, gerçek haberlerden nefret ettiğini yazmıştım.
Okuyucularımızla paylaşmıştım doğrunun peşindeki medyanın ortak derdini...
Kulüplerimiz haksızlık ediyordu. Tekrarlandıkça iyice üzerimize siniyordu “yalancı” sıfatı... Konu buydu.
Meğer Vatan gazetesinin bazı baskılarında da yer almış o kavga haberi. Ve İbrahim Seten, “Üç büyüklerin doğru haber yazan medyaya yalancılardan bin kat hırsla çullanıldığını apaçık ortaya koyan” bu tarihi örnekten söz eden yazıyı, gazetesine haksızlık olarak algılamış.
Neden?..
O da mağdur değil mi yalan haberle tiraj alanlardan? O da sıkılmıyor mu büyük kulüp yöneticilerinin medya ile “yalancı” diye dalga geçmesinden? Yitirdiğimiz imajdan?
Ben bazı ortamlarda “Spor yazarıyım” demeye çekinir oldum.
Onun başına gelmiyor mu hiç?
Öyleyse “bizim” ne işimiz var Seten’in hedefinde?
Seten’in problemi, Milliyet muhabirini kollayıp Vatan muhabirini kollamayan TSYD’yleyse, matematik bilimi dört katını gösterirken  Milliyet’in ve Vatan’ın kazandığı ödüllerin katılım/başarı orantısından yeni istatistikler ihdas etmesi niye?
Ya birisi çıkıp “koskoca senede ödül alma ihtimali olan 3 tanecik mi eser yarattınız” derse?..
Ben demem... Laf cambazlığı uğruna Vatan’daki arkadaşlarımı harcamam. Lakin müdürlerinin de bu ihtimalleri hesaplaması lazım.
Basında yenilikçiler ile gelenekçiler arasında bir kavga olduğunu keşfetmiş sevgili Seten..... Hep de olmuştur zaten. Ama bugün yaşamsal kavga, spor medyasını bir daha üzerinden asla silemeyeceği “yalancı” yaftasından kurtarma kavgasıdır. Öyle olmalıdır.
Yoksa geriye “ben daha iyiyim” denilecek bir meslek kalmayacaktır.
O paylaşılamayan ödüller ise “Selçuk Parsadan” adını alacaktır yakın gelecekte!
Öyle değil mi?
İbrahim Seten’in mesleğindeki başarılarını ve zekasını bu piyasadaki herkes bildiğine göre eminim ben yanlış anlatmışımdır derdimi.
Nerede kaldı başyazarlık!
Ve yine gündem... Hem de en acısından. Biz daha yeni girdiği futbol camiasında neyi nasıl yapacağını anlamak için tedbiri elden bırakmadan, göçüp gitti bu dünyadan Hasan Doğan.
Her zamansız ölüm gibi feci ve telafisi imkansız bir durum.
Ailesine ve spor camiasına başsağlığı, Hasan Doğan’a Tanrı’dan rahmet diliyorum.