Enis Fosforoğlu, genç kuşaklara fair-play olgusunu aşılamak için büyük gayret gösteriyor.
Kulağımızı çeker, sopa gösterir, ceza keser... Kızarız, diş geçiremeyiz.Yaparız, beğendiremeyiz. Çifte standartından, zulmünden şikayetçiyiz.
Nedir bu UEFA; sömürge valimiz mi?..
Hayır... İyi bir şey yaptık da UEFA tebrik etmedi mi sanki?
* * *
Bakın, bir anektot anlatayım:
Fenerbahçe’nin Avrupa serüveni UEFA marifetiyle iptal edilmiş, medyada şike tapeleri havalarda uçuşuyor, cümleten dibe vurmuşuz, en acıklı günlerimizin tam ortasındayız.
Federasyon Başkan Yardımcısı Lutfi Arıboğan -ki kendisi bugünlerde Fenerbahçe’nin kanlısı olur- biraz mahcup hayli üzgün ve oldukça bezgin şekilde UEFA koridorlarında koşturuyor.
İlk defa güleryüzlü bir suratla karşılaşıyor. UEFA Sosyal Sorumluluk Komitesi başkanı Patrick Gasser yüzünde gülücüklerle elini uzatıyor Arıboğan’a:
“Tebrik ederim, gerçekten sıradışı bir iş başarmışsınız”!..
Arıboğan, tüm beyin kıvrımlarını zorluyor “acaba nedir” diye. “Yoksa sitem ve baskı bitti, dalga geçmeye mi başladılar” diye şüpheleniyor.
Gasser devam ediyor:
“Türk çocuklarını fair play için eğitmek adına Dünya’da bir ilki gerçekleştirip tiyatro oyunu ile 10 bin çocuğa erişmişsiniz kutlarım”.
Ardından yazılı olarak da bildiriyor kutlamalarını UEFA... Kamyon dolusu gıcır gıcır UEFA topları yolluyor tiyatro oyununa gelen çocuklara hediye edilsin diye. Dergisine koyuyor Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’nun Güneydoğu turnesinden fotoğrafını ve hem sanatçıyı hem Federasyonu uzun uzun övüyor.
Avrupalı böyle.
Türkiye’ye gelince... Her gün ciyak ciyak “fair play” diye bağıran insanlar, her türlü şikenin fair play’den nasiplenmemiş dünkü çocukların eseri olduğuna inananlar, meyvaları en az 10 yıl sonra yenecek “çocuklara tiyatro ile fair play öğretisine” son derece soğuk bakıyorlar. Hatta yok sayıyorlar.
10 yıl sonra kim öle kim kala.
* * *
Neyseki Aydınlar Federasyonu, Mahmut Özgener’in “icadı” olan bu muhteşem “eğitimi” olduğu gibi alıp Enis Fosforoğlu’na “devam” diyor ki, bugüne kadar 10 bin çocuğun ufkunu açan, 10 bin ailenin içine fair - play zihniyetinin tohumlarını atan oyunu katlayarak büyütmeye karar veriyor.
Hedef 100 bin çocuk.
Kolay değil...
Emek, zaman ve para harcayacaksın. Belki sen emekli olduktan sonra sonuç alacaksın. Kolay değil ama Dünya’da çocuklara bayram ayırmış tek ulus olan Türkiye’nin, Dünya’da ilk kez tiyatro oyunu ile çocuklara fair play ruhu aşılamaya çalışması da günlük dertlerle/politikalarla/gerilimlerle kesip atılacak mesele değil.
Bir anektot da bu işin “vatansever askeri” usta sanatçı Enis Fosforoğlu ile ilgili: Özgener Federasyonu ile yaptığı çalışmada gece karanlığında minibüsle Güneydoğu’nun Van’ından Diyarbakırır’ına dolaşıp oyunlara zamanında yetişmeye çalışan Fosforoğlu, Mehmet Ali Aydınlar Federasyonu tarafından davet edilip “devam eder misin” diye sorulduğunda tek kelime söylüyor:
“Şeref duyarım”.
“Maliyet konusunu nasıl yapalım”?
“Çocuklarla ve bu ülkeyle ilgili konuda para konuşmam”...
Buyrun bakalım.
Adam sahnede rol yapmıyor. Kendisi fair play bizatihi.
Sonra UEFA “tebrik etti” diyoruz.
Gösterin başka iyi işleri, onları da tebrik etmiyorsa ayıplayalım UEFA’yı. Şike-şaibe-mahkeme işinde global futbolu korumaya çalışmışsa, onun görevi.
Enis Fosforoğlu ve Mahmut Özgener’in çabaları, Milliyet’te geniş yer bulmuştu.
Final şarkısı
Futbol sadece bir oyun.
Gol sesini duyun.
Eğlenin mutlu olun.
Tiyatronun tadını karıştırdık spora.
İnsanın hizmetinde.
Sanat spor el ele.
Frikik, düdük, penaltı, gol.
Futbol, futbol, futbol.
Sözümüz vardı ettik.
Sanat kültür ve spor.
Size yakışır dedik.
Güle güle çocuklar.
Tiyatroyu unutmayın.
Bir de futbol bir oyun; bunu hatırlayın.
YAPILMASI GEREKEN ÇOK ŞEYLER VAR
Olay muhteşem. Çocuklara tiyatro sahnesinden güldürerek, eğlendirerek fair play öğretmek, yeni Federasyon’un devam kararı vermesi, hakiki ve de gerçek sanatçıların özverisi, UEFA’nın takdirleri muhteşem... Ama bitmedi!
Bakın, UEFA’nın o “Sosyal Sorumluluk Komitesi” başında kısa bir süre öncesine kadar Şenes Erzik vardı. İşlerinin yoğunluğu yüzünden görevi Patrick Gasser’e bıraktı. Ama hâlâ onların hamisi ve ustası. Zorlandıklarında gelip Şenes Erzik’e danışıyorlar “ne yapalım diye”.
İşte o Şenes Erzik, aylardır Türkiye Futbol Federasyonundan resmi bir başvuru bekliyor:
“Dünya’da eşi benzeri olmayan bu projeye UEFA’nın katkısı olabilir mi” diye.
Sorun bakalım!
Hiç merak etmeyin; cevabı ben yazayım...
“Evet. Hemen... Maddi mi manevi mi, ne istersiniz” diyecek UEFA.. Bizim Federasyonun “ilgili” departmanları bana mail atıp Türk’ün Türk’e propogandasını yapacaklarına UEFA’ya yazabilseler, olay uluslararası bir proje başarısı haline gelecek, büyük ihtimalle uluslararası Fair Play Ödülü alacak, üstelik cepten harcamadan yüzbinlerce çocuğa ulaşacak.
Yazın şu yazıları yahu!
FOSFOROĞLU FAİR PLAY YÜZÜ OLAMAZ MI?
Hayatı boyunca mesleğine toz kondurmamak ve sanata her daim saygı duruşunda bulunmak için şöhretini paraya çevirmekten ısrarla kaçınan, sade ve dürüst yaşayıp ülkesini severek işini yapmaktan başka derdi olmayan, sayılı Türkçe üstadlarından Enis Fosforoğlu’nu çocukların bu kadar sevmesi boşuna değil.
Çocuklar, art niyetsizler ve adamdan anlıyorlar.
Her gittiği kentte çocukların “Enis Ağabeyi” olan ve o kentten gözyaşlarıyla zor güç ayrılan Fosforoğlu’nu Futbol Futbol Federasyonu “Fair Play yüzü” yapsa... Fena mı olur sanki?
Nasıl mı?
Federasyon’da onbinlerce yeni TL maaş alan uzmanlar var ama bilmiyorlarsa sorsunlar ben onlara anlatayım.
Bu işler cesaret işidir. Kendin inanacaksın ki, herkesi inandıracaksın. Kendin inanmak için incelemen, öğrenmen lazım. İşte; şike, iddianame, mahkeme, play off meselelerinin zararı asıl burada.
Zaman yok. Zemin yok. Yapacak adamlar darağacında.
Futbol hakkında Türkiye’de herkes berbat bir jargonla konuşup günah keçisi ararken, biraz da haklı olarak fena halde konsantrasyon bozukluğu yaşıyor Federasyon.
Dikkat...
Bu sorunlar aşılır ama bugünkü çocuklar büyür bu arada.