Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hidayet kimdir?.. Globalleşme simgemizdir. İstanbul’un varoşlarından Hollywood yıldızlarının komşuluğuna bizim adımıza ulaşmıştır.
Geleceksiz gençlerimize “türkücü olup köşeyi dönmek” dışında sportif bir seçenek sunan adamdır.
Sporda “en pahalı Türk”tür. Paradır Hidayet... Servettir. Dolardır!..
“Yeşil” kod adı başka çağrışımlar yapmasa, en yeşil vatandaşımızdır!
Tükenmez iştahlı popüler kültürümüz, böyle sunmaktadır Hidayet’i.
Ki, kendisi de bıkmıştır.
NBA’de final oynayıp, Toronto Raptors’a 53 milyon dolara imza attıktan sonra memleket toprağına ayak bastığında söylediği lafa dikkat:
“Kimseden gizleyip, saklayamam, kazanmış olduğum paralar ortada.  Ama ben ortaya koyduğum oyundan ve başarıdan dolayı böyle bir kontratı imzaladım. O yüzden paranın ikinci planda kalmasını istiyorum. Özellikle Türkiye’de bu konuyla  ön planda olmak istemiyorum”.
Hidayet’in işi zordur.
Çünkü bizde “mesleki başarı” diye bir kavram yoktur. Adamın başarısını tartmak için kazandığı paraya bakarız biz.
“53 milyon dolar mı?.. Hem de oyun oynayarak”!..
Haber budur.
Çünkü halkımızı gıdıklayan kısmı budur:
“Oyna ve kazan”.
Yetenek mi, çalışmak mı, risk mi? Boş verin!
Çoktan unutulmuştur Hidayet’in, NBA’e nasıl gittiği.
Ben, veda röportajı yaptığım için hatırlıyorum. O sırada başarısız Mirsad deneyimi dışında hayal olarak bakılıyordu NBA’de oynamaya. Hidayet’te milyon dolarlar da yoktu. Yani, okuyan bile olmamıştır.
Ama durum ilginçti.
Bankadan kredi alıp bonservisini ödeyerek gitti Amerika’ya Hidayet.
1,5 milyon dolar bonservisi vardı.  Hidayet’in taliplisi Sacramento yasal olarak 250 bin dolar verebiliyordu Efes Pilsen’deki bonservis için. NBA, “el altından” para vermek gibi bir kavrama sahip olacak olgunluğa gelmediğinden, geri kalan 1,25 milyon doları birilerinin ödemesi gerekiyordu.
Hidayet dört senede kendine ve Türkiye şartlarına göre “servet” sayılabilecek paralar almıştı Efes’ten, ama elindekiler bonservise yetmiyordu. Denizbank’tan kredi aldı, bonservisini ödedi ve gitti.
Yani, Tarık Bin Ziyad gibi gemileri yakarak.
Beceremeseydi, ABD’de yirmi sene benzin istasyonlarında çalışması gerekirdi krediyi geri ödemek için.
Bugün salya sümük Hidayet’e yapışanlar, o sırada başka bir zengin sporcuya övgüler düzmekle meşguldüler.
Yeter...
Artık Hidayet’in parasını duymak istemiyoruz.
Anladık; zengin oldu milli basketbolcumuz. Üstelik, Türkiye’nin kaynaklarını kullanmadan. Futbolumuzdaki gibi, “Üç Büyükler’in rekabetinden” nemalanmadan.
Sporuna bakalım biraz. Onu sevelim, saygı gösterelim. Oralarda Türkiye adına misyon yüklenmesini sağlayalım. Spor yaşamını noktalayınca birikimlerini gençlerimize aktarmasının yollarını yapalım.
“Havadan gelen büyük para” pompalamasıyla mafyanın, örgütlerin haraç isteyeceği “zamane zengini” olarak sunmayalım Hidayet’i... Soğutmayalım.