Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Teknik direktörlük bizim mesleğe çok benzer…
İkisinde de “dün dündür”! Özveriler, başarılar, şapkadan çıkan tavşanlar sicile işlenir ama transfer veya dost sohbetleri dışında pek işe yaramaz. Her sabah ezeli rakiplerinizden mesleğin en acemisine kadar aynı hedefin peşindekilerle aynı yerden başlarsınız sınava.
Birikimi, tecrübeyi avantaja çevirebilir ve bunu çantanız gibi yanınızda taşıyabilirseniz ne ala…
Aksi halde karizma çizilir, gülen bakışlar gölgelenir, sonra kapı görünür. Ancak yakın akrabalarınızın nezaketen dinlediği hatıralar haline gelir eski defterler.
Henüz çok erken ama Fenerbahçe teknik direktörü Joge Jesus da aynı kavşakta. Fenerbahçe ve Jesus’un kaderi yazılmasa da Polonya’da mürekkebin rengi belli olacak!
***
“Lamı cimi yok” Fenerbahçe’nin Dinamo Kiev’i geçmesi lazım. Geçip “mutlak şampiyonluk sezonuna” uyan bir başlangıç yapması lazım. Yoksa kimse dinlemez takımın yeniden kurulmasını, fazlalıklardan bir türlü kurtulamayıp eksiklerin henüz tamamlanmamış olmasını.
Çünkü zaman da vardı, imkan da.
Tek soruya yanıt aranıyor şimdi… Avrupa’ya mutlu bir başlangıç yapılabilir mi?
Şüpheli!
Rakip, savaş denilen felaketi iliklerine kadar yaşayan, şehirleri harabeye dönmüş, ürünü tarlada kalmış, bırakın yabancıları dokuz milyon vatandaşı bile canını kurtarmak için yurt dışına kaçmış bir ülkenin takımı. Futbol fantezi şu anda Ukrayna’da.
Ona rağmen şüpheli.
Aslında şüphemiz Fenerbahçe’deki belirsizlik kaynaklı!.. Yoksa Dinamo Kiev’in durumu şüphe götürmez şekilde vahim.
***
Rakibin tek sağlam tarafı, teknik direktörü Lucescu.
Bakmayın kimi kanaat önderleri marifetiyle bize öğretilmiş “Lucescu küçümsememize”. Türkiye’de Fatih Terim’e zimmetli bölgelere girdiği için ne “çeribaşılığı” kaldı adamın, ne “Çavuşesku ajanlığı”… Galatasaray’dan ağlayarak ayrıldı. Adı başka bir takımla gündeme geldiğinde “fikri takip” sebebiyle baltalar yeniden çıkarıldı. Milli Takım’da görev aldığında “bunadığını” bile ima ettiler ne olur ne olmaz diye: kapağı zor attı Ukrayna’ya.
Nedir bizim Jorge Jesus’a güvenimizin kaynağı? Duruşu, tarzı ve cv’si değil mi? Ama Ukrayna’daki rakip hoca da onun kadar başarılı ve ondan daha tecrübeli.
***
Birazını hatırlatalım:
Dinamo Bükreş ile iki şampiyonluk, iki kupa, bir UEFA yarı finali…
İnter’de UEFA Şampiyonlar Ligi Çeyrek finali(1998-99)
Galatasaray’da 2001-02 şampiyonluğu, UEFA Süper Kupası 2000 ve UEFA Şampiyonlar Ligi Çeyrek finali 2000-01…
Beşiktaş’ta Süper Lig şampiyonluğu 2002-03, UEFA çeyrek finali 2002-03…
Shakhtar Donetsk ile sekiz şampiyonluk, altı kupa, bir UEFA Kupası 2008-09, bir UEFA Süper Kupa ikinciliği 2009, bir UEFA çeyrek finali 2010-11…
Zenit’de 2016 Süper Kupası.Dinamo Kiev ile 2020 süper kupası, 2020-21 şampiyonluğu.
***
Yani, Dinamo Kiev’in Lucescu’dan beklentisi, takımın ne kadar handikapı varsa hepsini futbol zekası ve derin tecrübesiyle kapatması.
Peki, Fenerbahçe de Jorge Jesus’tan üstün yeteneklerini konuşturup eksikleri yamamasını beklerse fazla mı?
Asla… Takım “tam ve istim üstünde” olmasa, “ezberler” yerli yerine oturmasa, defans ve ön libero dışında “formaların asıl sahipleri” henüz belirlenemese bile Jorge Jesus’un kalibresine çizilen sınırların içindedir böyle bir teknik direktör katkısı.Jesus, Lucescu’ya rağmen yapabilirse, “ülkesinde değil sahada savaşan” kazanıp Fenerbahçe sevinebilirse, “bomba haberdir” bizim mesleğin jargonuyla.
O zaman… “Hodri meydan Jesus hoca!.. Göster bilgeliğini.
***
Yani, Polonya’daki ilk doksan dakika iki kurt hoca arasında olacak aslında. Jesus tek ayak üzerinde yakalandı, Lucescu savaşta.
İşin gerçeği Lucescu’nun “mazereti” daha fazla.
İkinci doksan dakika sonunda kaybeden Jesus’un Fenerbahçe’si olursa “en iyi transferi” hocasını korumak için “asıl hedef Süper Lig şampiyonluğu” manşeti atılabilir kulüp tarafından…
Lakin, “haber atlamış” usta gazetecinin mide ağrısını derinden hissederiz hep birlikte. Jesus ise uçan halıdan iner meslektaşları arasına katılır.