Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İdrak ile yapılamayan otokontrol, demir yumrukla mıhlanacak kafalara çaresiz. Savcı, yargıç, emniyet, disiplin, tahkim hepsi göreve...

İsterseniz durum tespitiyle başlayalım!.. Futbolda yıllardır uğraştığımız “Türk ekolü” yaratma çabalarımızda geldiğimiz nokta nedir?
Vasat futbol ama sosu bol!.. Hem de en acı sos:
Cinayet, ırkçılık, şike...
Küfür, bela, tehdit gırla.
Biletten cümle aralarına kadar sahtekarlık.
Laf sokma, sızlanma, ima, şüphe, komplo.
Sahada boğazlaşma, sokakta biber gazı!
Ve uyuşturucu.
Çivisi çıktı.
Özeti bu.
***
Bas bas bağırıyoruz şimdi:
“Suçlu ayağa kalk”!..
Ah bir bulsak. Yok ederiz onu, güllük gülistanlık olur ortalık!..
Sahi suçlu kim?
Rivayet muhtelif... Kimine göre başımıza gelenlerin tümü yöneticilerin günü kurtarma kolaycılığından, kimine göre medyadan.
Futbolcular, tribün lordları, iktidar savaşları.
Federasyon, Bakan...
Rakip takım falan.
Bir tek top ile kale direkleri masum galiba!
Asıl soru şu:
Var mı felakete katkısı olmayan?
***
Yoktur...
Bu iş toplumsal boyutludur ve asla şahıslara, kulüplere, kurumlara ihale edilemez.
O bahsedilen suçlular, boğulmak üzere olduğumuz seldeki damlalar.
Kimi bir litre, kimi iki damla ama herkesin payı var bu doğal olmayan felakette.
Sorun futboldan ne anladığımızda.
Taraftarlıktan, rekabetten ne anladığımızda veya empatiden, sempatiden ne kadar anlamadığımızda.
Sorun kestirmeciliğimizde, tahammülsüzlüğümüzde, aç gözlülüğümüzde!
Hepimizde.
***
Entelektüeli, işadamı, kalantoru, futbolu tükürük hokkası yapmış, tribünleri “deşarj olma yeri” diye düşünüyor.
Lümpeni orada kimlik bulup, kimliğini futbola yansıtıyor. İllegal adamlar yolunu buluyor.
Kadınlar bile dümdüz gidiyor maçlarda!
Ve bu tribünlere oynayan yöneticisi, futbolcusu, yorumcusu...
Fasit daire olmuş; hepsi birbirini besliyor. Hepsi birbirini suçluyor.
Bir de para ile şöhreti ekleyin çorbaya...
Bozuk çarkı düzeltmeye kimin gücü yetebilir?..
***
Çözüm nedir o zaman?
Kulüp kimliklerimizi bir kenara bırakıp, menfaatlerimizden arınıp futbolu temizleyemeyeceğimiz ortada.
Bozuk, kirli, tehlikeli de olsa işleyen çarkı kırmak ister mi yararlananlar?
Öyleyse; “hiç olmazsa burada dursun daha beter olmasın” diye tüm kuralları sonuna kadar işleteceğiz bir yandan; suçun bireyselliği ilkesinden çıkışla kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Futbolcudan başkana, yorumcudan holigana kadar çizgiyi aşan herkes cezasını bulacak.
21. Yüzyılda ne kadar acı “otorite” aramamız. Disiplin ihtiyacımız!
Ne yazık ki, başka seçenek yok.
İdrak ile yapılamayan otokontrol, demir yumrukla mıhlanacak kafalara çaresiz.
Savcı, yargıç, emniyet, disiplin, tahkim hepsi göreve...
***
Bu arada asıl önemlisi... Gelecek nesli kurtarmak.
Çünkü, “ceza” sadece caydırır. Futbolu berbat etmiş bir neslin panzehiri, sporsever ve fair playden haberdar bir nesil olabilir ancak.
“Ölme eşeğim ölme” mi?
Aziz Yıldırım, başkan olduğunda doğan çocuklar askere gidecek neredeyse.
Galatasaray Kadıköy’de maç kazanamadığından beri de öyle. Kalbinden bıçaklanan Burak da ana okulundaydı o tarihlerde.
Bugün başlasak, üç-beş sene sonra birkaç tomurcuk görürüz, biraz hevesleniriz. On sene sonra “yaratıkların” saklanmakta zorlanacağı çiçek bahçesi olur ortalık.
***
Okulda mı olur, sanatla mı olur, sporun yaygınlaştırılmasıyla mı, güzel örneklerin çoğaltılıp ön plana çıkarılmasıyla mı, panellerle mi, tiyatrolarla mı, bilgisayarlar marifetiyle mi, akil adamlarla mı, hepsiyle mi bilemem.
Kaynak bulunur.
Kulüplerin vergileri bir fona konsun bu işe harcansın mesela. Hiç olmazsa vergi kaçıramazlar bundan sonra.
Başka çare yoktur.
Cinayet, ırkçılık, şike, sahtekarlık, saldırganlık ile uyuşturucudan sızlanmak, suçu birbirimize atmak bir işe yaramıyor, yaramayacak.