Kalli eleştirildikleriyle, Ertuğrul Sağlam futbolun ikincil unsurlarıyla başarılı olmak üzereyse, Zico da “kalender” duruşuyla yüceltmekte Fenerbahçe’yi...
Evet... Kendisi tipik bir kalender.
Oysa “futbol”la “kalenderlik” kelimeleri ancak “eleştiri anlamında” yan yana gelir bize göre.
Neden? Çünkü son çeyrek yüzyılda sevgili ülkemizin kılcal damarlarına giren “köşe dönmecilik” el kitabında, kalender olmak zaaftır.
Başarılı adam sinekten yağ çıkaran, yırtıcı, saldırgandır.
Hele futbolda...
Hele taviz vermez, çalışkan, detaycı ve sert “Fatih Terim modeli” tarihimizin ilk Avrupa Kupası ile taçlanıp “taklitleri” süratle piyasayı kapladıktan sonra...
* * *
Hoca dediğin vurdu mu ses getirecek ki, cevherinden şüphe edilmesin. Rakibin ne eksiği varsa bulup çıkaracak ve kanırtacak ki, kabiliyet ve kifayeti belgelensin.
Talebesini hem sevecek hem dövecek. Ne zaman öpeceği, ne zaman parlayacağı belli olmayacak.
Sahada bakışlarıyla ezecek rakibi.
Zico bu tarife uyuyor mu?
Asla... Ne mutlu ki asla.
Ama gelmiş geçmiş en özgün, en başarılı Fenerbahçe hocalarından biri bence.
Elleri üşüyen muhabire eldivenlerini verecek kadar insani, futbolcusunu koruduğunu deklare etmeden koruyacak kadar alçakgönüllü, futbolun esrarengiz planlara ihtiyaç duymadan da oynanacağını ve başarılacağını örnekleyecek kadar cesur yürekli.
Biz “kalender” deyip geçiyoruz.
+* * *
Konyaspor maçına tek santrforla çıktığında geri düşüp, çift santrfora çevirip farkı kapatıp, tekrar tek santrfora dönerek arayı açmasında “Hangi yaptığı hataydı ?” diye “buzağı arayacağımıza” bu rahat tavırlarıyla maçı farklı kazanmasına odaklansak ya.
Ne gerekiyorsa, gerektiği zaman yapmış işte.
Avrupa’da da Türkiye’de de...
Bizim hayran olduğumuz “model” gibi çılgın bir hırsla değil ama yapmış sonuçta.
Yapmış ve Fenerbahçe’ye en çok ihtiyacı olan şeyi katmış:
Köpürtmeden kaynatmak... Aynı mesafeyi aynı hızla sükunet içinde aşmak.
Elindeki malzeme daha fazlasını icap ettirirmiş!..
Sonuç aynı olduktan sonra her zaman kalender tarzı tercih ederim ben.
Çünkü bu tarz daha zor olandır. Hikayesi daha lezzetli olur zaman geçtikçe. Fenerbahçe tarihine asil paragraflar kazandırır.
Bu paragrafların değeri, bir kulübe “lazım olanlar” arasında en az müzedekiler kadardır.
* * *
Sahi, başarılı olmak nedir?
Sadece kupanın kulpundan tutmak mı? Yoksa bir kulübe yüksek değerler katmak mı?
Asla eleştirmiyorum Terim’i... O bir ilkti. Yeni bir yöntem denedi ve futbol adına sonuç aldı.
Ardından gelenler onu aşmalı değil mi?
Ne gezer...
Kimi takımın başında kötü taklidiyle Fatih Terim enflasyonunu körüklüyor, kimi yorumcu olup Zico’yu da bizim doğrularımıza çekmeye çalışıyor.
Bırakınız her hoca tekil kalsın... Her hocanın özgün ve faydalı yönlerinden alacağımızı alalım.
* * *
Sakin ve kalender tarzı ile başarıya doğru yürüse de “elindeki malzemeyi son kırıntısına kadar kullanmıyor” diye yerden yere vuruluyor Zico.
O böyle...
Dünya’nın en iyi futbol ülkesinde en iyi futbol oynayan adamlardan biri olarak doğmuş ve sahip olduğu malzemenin tümünü cepheye sürmeye hiç ihtiyacı olmamış ki.
Bize benzemiyorsa eksiklik bizde belki.
Eksiklik demeyelim; belki bardağın boş bölümünü tartışmak daha şehvetli. Sanki herkesin bardağı ağzına kadar dolu gibi.
Lakin, başarılı olmasına çeyrek var onun da. Hem de hiç alışık olmadığımız bir tarzla. Fenerbahçe’ye tarihi bir açılım katarak.