Hem Fenerbahçe’nin hem de Kulüpler Birliği’nin vazgeçilmez başkanı Aziz Yıldırım, “İstifadan niye vazgeçti” tartışmaları yerine sıfır kilometre bir konu attı önümüze:
Futbol yönetimi Federasyon’un elinden alınıp, Kulüpler Birliği’ne verilmeliymiş!..
Kolay değil tabi...
Proje çok “çağdaş” gözükse de... Her projede olduğu gibi “uygulanabilirlik, sonuç ve verim” parametreleri, uygulayıcıların ne kadar çağdaş olduğu ile yakından ilişkili.
Bazıları kendilerini yönetmekte zorlanan kulüplerin, bir araya gelip futbolu yönetecek ekonomik rahatlığa, etik kalibreye, hedef birliğine ulaşması için bile köprünün altından geçecek kim bilir kaç sel (su değil, sel) gerekli.
Durun bakalım. Önce Bochum Savcılığı’ndan beklenen şu malum dosya sınırdan girsin; ligimiz, kulüplerimiz, futbol aktörlerimiz bir temizlensin. Naklen yayının birkaç aylığı gelsin, kasaya girsin. Borçlar azalmaya başlasın. Racon kesecek Futbol Federasyonu’na ihtiyaç azalsın.
Hem böyle bir kanun değişikliğini kim teklif edecek siyasete?..
Futbol Federasyonu.
Futbol Federasyonu, “merkez valisi”ne dönmeye kolay kolay boyun eğer mi?
İşte tam bu noktada, Haber Türk yazarı ve “aydın bürokratların” en iyi temsilcilerinden biri olan dostum Ömer Gürsoy hatırlattı:
“Aziz Bey’in fikri, beş yıl önce Turgay Demirel’e karşı basketbol federasyonu başkanlığı mücadelesi veren Lutfi Arıboğan’ın ana seçim stratejisiydi. Futbolda İngiltere olan örnek, basketbolda İspanya’ydı”!
Bulduk; ne demiş Lutfi Arıboğan:
“Kulüpler kendi liglerini organize edecekler. Bu sayede de ligi daha iyi pazarlayarak, kaynak üretecekler ve bunu kulüpler kendi potansiyelleri ile yarattıkları için paylaşacaklar.”
İşe bakın. Sanki Aziz Yıldırım’ın sözleri!
Halbuki, o seçimi Aziz Yıldırım’ın rakibi Turgay Demirel’e verdiği (aşırı) yoğun destek yüzünden kaybetmişti Lutfi Arıboğan. Sonra futbolda yolları kesişti sayın Yıldırım ile. Yıldırım hep başkan... Lutfi Arıboğan, Futbol Federasyonu Başkanvekili.
Onun beş yıl önceki fikrine şimdi Aziz Bey bayraktarlık yapıyor futbolda... Futbol Federasyonu başkan vekili olan Lutfi Arıboğan’ın ise “direnmesi” gerekiyor.
Bilmiyorum fikrini ama bulunduğu mevki, Federasyon’un güç ve yetkisinin azaltılmasına canla başla direnmesi gereken bir yer.
Keser döner, sap döner.
Tamam... Basketbolumuzu İspanya, futbolumuzu İngiltere modeline çevirelim. Ama böyle dramatik rastlantıların ne İngiltere’de, ne İspanya’da olmadığına bahse girerim.
Neill, Jo ve Santos 3,5 milyon Euro
Mesleği eleştirmek olanlar, hele Galatasaray’dan başkasına bakmayanlar zor günler yaşamaktalar.
Ara transferde defansa Lucas Neill’i, forvete Jo’yu, her yere Giovanni Dos Santos’u alarak, ikinci yarıya vesayet koymaya niyetlenen Galatasaray’ı şimdilik eleştirmek zor görünüyor.
Bazılar “mecburiyetten” konu yaratıp bu üç transferle ilgili parasal spekülasyonlar yapıyor.
Ben size tam parasını söyleyeyim de vatana millete hayırlı bir iş yapayım:
Üçü için Galatasaray’ın kasasından çıkan para tam 3,5 milyon Euro. Komple 3.5...
Değer mi, değmez mi, az mı, çok mu, bilmem. Para bu. Somut... Konuşmak isteyenler, bu para üzerinden fikir beyan etmek zorunda.