Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Travma yaşamış bir takımdı Fenerbahçe… Tarihinden utanır hale gelmişti. Şampiyonluk iddiası, hocası, hatta seyircisinden bir kısmını yitirdikten sonra coşkusunu, inancını, isteğini kaybetmesinden doğal bir şey olabilir miydi?
Kendine gelmesi için bir ihtimal vardı; o da Denizlispor maçına yetiştirilecek yeni hoca… “Burası Fenerbahçe”ydi ama yetiştiremiyordu yönetim hocayı işte.
Eski yedeklerden Ferdi’yi ilk onbire almanın, Jailson’dan vazgeçip Gustavo’yu stopere çekmenin neresi beklenen şoku ve dirilişi yaratabilirdi ki?
Bitmemişti Fenerbahçe’nin kötü talihi… Maçta arttı eksilmedi! Ferdi’nin hiçbir şey oynamaması bir yana, daha maçın ilk yarısında sakatlanan Kruse’den de oldu, penaltı yaptırıp ikinci sarı kartla oyun dışı kalan Tolgay’dan da…
Açıkçası Denizlispor teknik direktörü Bülent Uygun, Fenerbahçe’nin bu “uygun” durumundan yararlanarak kişisel kariyerine bir sayfa açmaya gelmişti Kadıköy’e…
Başardı sayılır!
Denizlispor tepeden tırnağa hücum takımıydı. Sol beki bile forvetti. Doğru dürüst bir Fenerbahçe karşısında, hele Kadıköy’de “sürdürülebilir” bir oyun tarzı değildi bu. Ama Bülent Hoca Fenerbahçeli futbolcuların zangırdayan bacaklarından “titreşimi” almıştı!
Nitekim maçın ilk iki tehlikesi Fenerbahçe kalesindeydi. Fenerbahçe dengeyi sağlamak için topa sahip olup pas yapma alışkanlığına döndü ama topla oynarken etkin olamadı. Çünkü hazırlık pasları sadece hazırlıkta kaldı, yan paslara evrildi, kanatları çalıştıramayan kötü günündeki Ferdi ile ona özenen Mehmet Ekici ile Muriç’i bir kere bile pozisyona sokamadı.
Fenerbahçe’nin golü tam da umulduğu gibi duran toptandı ve Ozan’ın sert kafasıyla geldi. Golden sonra Denizlispor’un Barrow faktörü ortaya çıktı, Fenerbahçe savunması ile orta sahasını birbirinden koparan adam Barrow’du.
Kruse sakatlandığında Fenerbahçe önde olmasına rağmen yerine Zajc’ın alınması ve ikinci gol peşinde olunması Fenerbahçe’nin başındaki Zeki Murat Göl adına iyi bir puandı ama Tolgay’ın takımı eksilterek yaptığı penaltı sonun başlangıcı gibiydi.
Fenerbahçe soyunma odasına giderken hoca da dahil hepsi “berabere bitirsek razıyız” demiş olmalılar içlerinden.
Maçın ikinci yarısına Ferdi’nin yerine Tolga’yı alarak başladı tek kurtuluş yolu sahadaki on kişinin ikişer kişilik oynaması haline gelmiş ev sahibi takım. Ki, çoğu zaman kendileri kadar bile oynayamadılar. Refleks gösteremediler. Denizlispor’a mahkum oldular. Altay’ın kurtardıkları vardı ama Denizlispor’un ikinci golü göstere göstere geldi. Ardından Rodellega’nın kaçırdığı gol. Uzatmada Özgür’ün kaçırdığı.
Kısa sürede ikinci kez düşmek üzereydi Kadıköy! Bir daha tekrarlanmadan lig bitse veya yeni bir teknik adam bulunup biraz motivasyon sağlansa bari.
Son on dakikada Mehmet Ekici- Mevlüt değişikliği adeta “öğrenilmiş bir Ersun Yanal çaresizliği” idi her kim Fenerbahçe takımını yönetiyorsa onun adına.
Fenerbahçe beraberlik golünü atmadan önce niye protesto etti ki, tribünler futbolcuları?
Hedefini, hocasını, epeyce seyircisini kaybetmiş üstelik maçın içinde ciddi travmalar yaşamış yaralı bir takımdan daha fazlasını beklemek hayalcilik değil miydi?